Kalkınmada bir mucize: Güney Kore ve Han Nehri Mucizesi

Dünyada ekonomik kalkınma denilince akıllara ilk gelen ülkelerden biri Güney Kore’dir. 1967-2015 döneminde Güney Kore’nin temel ekonomik göstergeleri incelendiğinde ülkenin yıllık ortalama %7,3 büyüyerek dünyanın en gelişmiş ekonomileri arasına girdiği görülmektedir.

Güney Kore’nin kalkınmadaki bu başarısı literatürde “Han Nehri Mucizesi” olarak adlandırılmış ve gelişmekte olan ülkeler için iyi bir örnek teşkil etmiştir.

Güney Kore’nin ekonomik büyüme ve kalkınmasında itici güç olarak doğal kaynaklar bakımından oldukça fakir ve iç pazarının küçük olması etkin rol oynamıştır. Bu durum, ülkenin ekonomik olarak kalkınabilmesi için sanayi sektörüne önem vermesini ve ürettiği katma değeri yüksek sanayi mallarını yurt dışına ihracat yapmasını gerekli kılmıştır. Bunun dışında, ülkenin ekonomik kalkınmasında etkileri olan diğer faktörleri de şu şekilde sıralanabilir:

İlk olarak, devletin uyguladığı sanayileşme ve dış ticaret politikaları ülkenin kalkınmasında büyük rol almıştır. Devlet, pragmatist, hızlı ve esnek ihracat politikasını sanayileşme ve büyüme politikalarının bir parçası olarak planlayıp uygulamıştır.

Stratejik sektörlerde faaliyet gösteren belli sayıdaki büyük firma, kendilerine verilen ihracat hedeflerini yakalamaları şartıyla belli süreliğine hem iç piyasada hem de dış piyasada dinamik teşvik sistemleriyle desteklenmiştir.

Bununla birlikte, 1998 ve 2008 dünya krizleri sırasıyla finansal kırılganlığı ve ihracat odaklı ekonomilerin kırılganlığını göstermeleri açısından önemli sonuçları olmuştur.

Ancak, Güney Kore’nin bu krizlerden göreceli olarak daha kısa süreli etkilenmesinde genel ekonomi politikalarından ziyade temeli yıllarca önce atılmış sanayileşme ve dış ticaret politikaları rol oynamıştır.

İkinci olarak, ülkenin eğitim politikası çerçevesinde beşeri sermayeye yaptığı yatırım harcamaları hem oransal olarak hem mutlak olarak 1966’dan itibaren ciddi artış göstermiştir. Buna bağlı olarak orta ve yükseköğretimde öğrenim gören öğrencilerin sayısı büyük artış göstermiştir. Örneğin, üniversitede öğrenim gören öğrenci sayısı 1960 yılında 81 binden 2008 yılında 3,5 milyona ulaşmıştır. Ayrıca eğitime halkın kendi bütçesinden verdiği maddi destek OECD ortalamasının çok üzerinde ve eğitimin kalitesi konusunda yapılan uluslararası araştırmalarda da ülke ilk sıralarda yer almaktadır.

Üçüncü ve son olarak, ülkenin takip ettiği teknoloji politikası da kalkınmada önemli rol oynamıştır. Bir taraftan seçilmiş birkaç endüstri dalında ithal edilen yabancı teknolojiden yerli teknolojik altyapıyı geliştirmek amacıyla yararlanılırken, diğer taraftan da devlet bilim ve teknolojiyi desteklemek için yasal ve kurumsal altyapıları oluşturmuş ve büyük sanayi şirketlerine Ar-Ge konusunda çeşitli mali destekler sunmuştur.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları