Avrupa’da yükselen akım: Aşırı Sağ

Son dönem dünya siyasetine baktığımızda karşımıza sıklıkla çıkan iki kavram görüyoruz: aşırı sağ ve milliyetçilik.

Geçtiğimiz haftalarda yapılan Arjantin ve Belçika seçimlerine bakıldığında aşırı sağın seçimlerin galibi olarak yükseldiği görülüyor. Ancak buna hiç de şaşırmamak gerekiyor.

Küresel bir kriz haline gelen ‘göç’ meselesi, vatandaşların da artık ilgi alanına girmeye başlarken, siyasi tercihlerini de bu yönde yapıyorlar.

Bunun en net örneklerini Orta Doğu’dan gelen ve gelebilecek akınlara karşı refleks gösteren Avrupa siyasetinde görüyoruz. Öyle ki neredeyse Avrupa’nın tamamında ya aşırı sağcı liderler iktidarda ya da sıradaki seçime göz kırpıyorlar.

Örneklerle bakacak olursak;

Macaristan: Viktor Orbán'ın Fidesz Partisi, ulusal muhafazakârlığı ve göçmenlik karşıtı politikaları vurgulayarak Macaristan'ın siyasi ortamını önemli ölçüde değiştirdi.

Polonya: Polonya'daki Hukuk ve Adalet Partisi (PiS), geleneksel aile değerlerine, ulusal egemenliğe odaklanarak ve özellikle yargı ve medya özgürlükleriyle ilgili olmak üzere AB normlarına meydan okuyarak Macaristan'daki Fidesz'e benzer bir yol izledi. PiS, bölgede milliyetçi ve muhafazakâr ideolojilerin artan etkisini temsil ediyor.

İtalya: Giorgia Meloni'nin İtalya Kardeşleri ve Matteo Salvini'nin Birliği'nin yükselişi İtalya'nın siyasi manzarasını yeniden şekillendirdi. Her iki parti de milliyetçi ve göçmen karşıtı politikaları savunuyor ve bu da Avrupa'nın egemenlik ve kültürel bütünlük konusundaki daha geniş endişelerini yansıtıyor.

İsveç: Başlangıçta neo-Nazi ideolojisine dayanan İsveç Demokratları, göç ve kültürel entegrasyonla ilgili toplumsal kaygılardan yararlanarak önemli bir seçim desteği elde etti. Yükselişleri İsveç siyasetinde daha milliyetçi ve muhafazakâr görüşlere doğru bir kayma olduğunu gösteriyor.

Fransa: Fransız siyasetinin önemli bir oyuncusu olan Marine Le Pen'in partisi milliyetçilik, göçmenlik karşıtı politikalara odaklanıyor. Bu konular etrafındaki ulusal söylemin şekillenmesinde partinin etkisi önemli olmuştur.

İspanya: İspanya'da Vox, bölgesel ayrılıkçılığa, sıkı göç kontrolüne ve geleneksel değerlere karşı ulusal birliği savunan önemli bir güç olarak ortaya çıktı. Partinin yükselişi kısmen Katalan bağımsızlığıyla ilgili sorunlara bir tepki ve Avrupa'daki daha geniş sağcı popülizm eğilimini yansıtıyor.

Almanya: Almanya İçin Alternatif (AfD) göçmen karşıtı politikalara odaklanan aşırı sağ tutumları benimsedi. AfD'nin yükselişi, Almanya'nın göçmenlerin entegrasyonu ve kültürel değişimi yönetme konusunda karşılaştığı daha geniş zorlukların bir göstergesi olarak yorumlanıyor.

Hollanda'da Geert Wilders ve partisinin yükselişi, diğer Avrupa ülkelerindeki benzer eğilimlerle birlikte, Avrupa’nın siyasi söyleminde bir dönüşümün sinyalini veriyor.

Dünyada, özellikle de aşırı sağın yükselişi devam ederken bu durumun Türkiye’yi teğet geçmesi düşünülemez. Önümüzdeki yerel seçimlere ve 2028 genel seçimlerine dünya siyasetinin ayak izlerini takip ederek giden partilerin başarısı ise kaçınılmaz olacak gibi duruyor.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları