Zafer Bayramı

Bugün Türk milleti için askerî ve siyasi bakımdan büyük önem taşıyan 30 Ağustos Zaferi'nin 99. Yılını kutluyoruz.

Osmanlı İmparatorluğu çok çetin geçen 1. Dünya Savaşı'ndan dahil olduğu grupla birlikte yenik ve yorgun olarak çıkmıştı. Ordumuz dağılmış, harp gücümüz hemen hemen tükenmişti. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu üzerinde yapılan pazarlıkların uygulanmasına harp sonrası hemen başlanmış, ülkemizin önemli bölgeleri silahlı işgallere uğramıştı.

Bu şartlar altında ömrünün sonuna gelmiş olan Osmanlı İmparatorluğunu ancak bir şey kurtarabilirdi; o da Atatürk'ün deyimiyle 'Kuva-yı Milliye'yi amil ve irade-i milliyeyi hâkim kılmak esastır." Bütün kurtuluş savaşı boyunca bu fikri daima takip etmiş olan bütün ulus ve yöneticiler, artık padişahların keyfinde olan memleket iradesini vatandaşa indirmeyi başarmışlardı.

Tarih boyunca özgür yaşamaya alışmış Türk milleti öz vatanında kendisine yapılan bu çirkin saldırıya süratle karşı koymak zorunda bırakılmıştı. Anadolu'nun kurtuluşu için direnişi üzüntü ve imkansızlıklar ve fakat başarılarla dolu olarak 3 yıldan fazla sürdü. 30 Ağustos zaferinden önce 1. ve 2. İnönü muharebeleriyle Sakarya Meydan Savaşı kazanılmıştı ancak nihai zafer henüz elde edilmemişti. Bunun için bir büyük muharebeye daha hazırlanmak gerekiyordu. Düşmanın Afyon-Kütahya hattına çekilmesi zor bir müdafaa kademesi hazırlamıştı.

Türk ordusunun taarruza geçebilmesi birçok imkanların sağlanmasıyla mümkündü. Ordunun taarruz harekatı için çok sayıda askerin silah altına alınması gerekiyordu. Millî kuvvetlerin elindeki sınırlar içinde işe yarar çapta tek fabrika bacası tütmüyordu. İhtiyacı karşılayacak demir ve kara yolu yoktu. Oysa bir sandık cephanenin cepheye nakli bile yüzlerce kilometrenin kat edilmesini gerektiriyordu. Ordunun beslenme ve giyinme imkânları sınırlıydı. Hastalık çok, buna mukabil ilaç yoktu ve bütün bu koşullar altında düşmanı vatanımızda boğmak gerekiyordu. Bu şartlar altında Başkomutanlık Savaşı 26 Ağustos sabahı ani bir taarruzla başladı ve 30 Ağustos'a kadar 5 gün korkunç bir mücadele içinde geçti. Zafer başta Türk askerinin eşsiz savaş gücünün sonradan da önceden yapılan planların mükemmelliğinin ve başkomutandan en uçtaki erlere kadar bütün savaşçıların iyi iş birliği eseridir. Bu yönüyle Başkomutanlık Zaferi harp sanatının da ölmez örneklerinden birini teşkil eder.

31 Ağustos sabahı düşman savaş meydanını muzaffer ordumuzun silahlarına terk etmişti. Bundan sonra Atatürk'ün meşhur emri duyuluyordu.

'Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!'

Gerçekten Türk ordusunun 14 günde 150 bin kişiden fazla bir kuvveti yok etmesi ve 550 kilometrelik mesafeyi 9 günde yarışırcasına alması unutulmaz bir başarıdır.

30 Ağustos Zaferi bir yandan millet olmanın ve ancak ona dayanmanın bir zaferi olduğu kadar millete dayanan ve bütün gücünü onun varlığından alan millî kuvvetlerinin memleketi düşmandan temizlemenin anlamını da taşır.

Zaferin uluslararası politik etkileri büyük olmuştu. 'Lozan Barış Antlaşması' bunu izlemişti. Keza büyük zaferden sonra Türk tarihinin aralıksız barışla geçen en uzun dönemi başlamıştı. Bu sebeple bugün sadece bir büyük zafer değil en uzun barışın da 99. yıldönümünü kutlamaktayız. Bugünü Türk milletine bağışlayan, büyük komutan Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk, Şehit ve Gazi'lerin önünde eğilmek hepimizin görevidir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları