Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Yeni bir yasak dalgası mı?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Her türlü ahlaksızlığı, sapkınlığı sanat adı altında normalleştirmeye çalışanlar olduğunu" söyledi,  "Bu sinsi saldırıya karşı kendi imkânlarımızı daha güçlü şekilde devreye almamız şarttır" ifadesini kullandı.

Bu sözlerle anlatılmak istenen, sinemadan tiyatroya, resimden heykele, romandan şiire her türlü sanat eserinin sıkı şekilde denetleneceği, sakıncalı görülenlerin yayınlanıp dağıtılmasına izin verilmeyeceği ise, Sayın Cumhurbaşkanı ile aynı görüşte değilim.

İnternet çağında sansür uygulamak pek mümkün değil çünkü. Hangi önlem alınırsa alınsın yasaklanan ürün bir şekilde toplumla buluşuyor.

Üstelik bir sanat eserini yasaklamak adeta onun reklamı oluyor,  normal koşullarda birkaç bin kişiye ulaşacak bir eser, üzerinde yasak damgası olduğunda milyonların ilgisini çekecek bir cazibeye kavuşuyor.

Şu örnek çarpıcıdır:

Milliyet gazetesi yıllar önce ülkemizde önce yasaklanmış sonra yasağı kalkmış kitap ve filmleri okuyucularına 49 kupon karşılığı vermek için bir kampanya başlatmıştı.

Gazetenin tirajını önemli ölçüde artıran bu kampanyada şu kitaplar verilmişti:

1001 Gece Masalları, Asılacak Kadın (Pınar Kür), Don Kişot (Miguel de Cervantes), Sınıf (Rıfat Ilgaz), Bir Avuç Gökyüzü (Çetin Altan), Darağacında Üç Fidan (Nihat Behram), Çizgilerle Nazım Hikmet (Müjdat Gezen-Savaş Dinçel), Suç ve Ceza (Dostoyevski), Felsefenin Başlangıç İlkeleri (Georges Pulitzer), Minyeli Abdullah (Hekimoğlu İsmail.)

Gazetenin okuyucularına verdiği filmler arasında ise "Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok", "Teneke Trampet", "Günaha Son Çağrı", "Köşeyi Dönen Adam", "Vuran Kahpeye", "Su da Yanar" ve "Umut" da vardı.

 

*

Sanat dünyasını kendi haline bırakmak, kalite eleklerini onların çalıştırmasını beklemek, böylece iyi eserlerin ayakta kalmasını sağlamak galiba en doğru olanı.

Bir dönem erotik film furyası yaşamıştık. "Ayıkla Beni Hüsnü", "Kokla Beni Melahat", "Hasan Almaz Basan Alır",  "Kartal Pendik Gittik Geldik" gibi filmler sinemalarda oynar ve büyük seyirci kitlelerine ulaşırdı. Bir süre sonra bu niteliksiz filmler bıkkınlık yarattı, ilgi görmez oldu. Benzer filmlerin çekimleri de sona erdi.

 

+

Sanatçı, toplumun da, siyasetçinin de, bürokratın da, hatta bilim insanının da önünde gider, onların ufuklarını açar.

Jules Verne 1865'de "Ay'a Seyahat" kitabını yazdığında tek bir siyasetçi bile Ay'a gitmeyi bırakınız planlamayı hayal bile edemiyordu.  Ay'a gidilmesi için bu kitaptan sonra 100 yılı aşkın bir süre beklemek gerekecekti.

 

*

Gustave Flaubert, 1857'de Fransa'da "Madam Bovary" romanını yayınladığında büyük tepki çekti, adeta lanetli biri haline geldi, ahlaksızlık ve sapkınlıkla suçlandı. Kitabı toplatıldı, hakkında dava açıldı.

Savcı, iddianamesinde, "Kitapta eş aldatma olayı yüceltilmekte, cinsel duygular abartılıp kışkırtılmakta, geleneklere hakaret edilmektedir" diyor, yazarın cezalandırılmasını istiyordu.

Mahkemede hâkim, "Kitaptaki namus cellâdı kadın kim" diye sorduğunda Flaubert, "Madam Bovary benim" yanıtını vermişti.

 Bu kitap günümüzde dünya edebiyatının en saygın romanları arasında sayılıyor.

Sanat eserleri ülkelere, kültürlere, dönemlere göre farklı algılanır.

Bir dönem yaratıcılarını sanık sandalyesine oturtan, hatta cezaevine gönderen eserler bir başka dönemde aynı sanatçılara en büyük onur ödüllerini sunar.

Yıllar önce Nazım Hikmet'in şiirlerini yanında bulunduranlar, okuyanlar yargılanıp mahkûm edilirdi.

Şimdilerde bu büyük şairin şiirlerini devlet adamları miting kürsülerinden okumuyorlar mı?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları