Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Whatsapp'ın Azizliği

Neredeyse bütün televizyon kanalları aynı oyuna düştü:

Whatsapp ihbar hatlarına gelen görüntülere dört elle sarılıp uzun haberler yaptı.

Ve ne yazık ki ertesi gün hepsi de deyim yerindeyse "fena halde şişti."

*

Almanya'dan gelen bir Türk vatandaşının, içinde 1 milyon 800 bin lira olan bavulu bindiği taksinin bagajında unuttuğu, günübirlik kazandığı parayla geçinen namuslu taksi şoförünün bu paranın bir kuruşuna bile dokunmadığı ve bavulun sahibini bularak paraları teslim ettiğine ilişkin haberden söz ediyorum.

Haberin düzmece olduğu, bavulun sahibinin ertesi gün yaptığı "Evet bavulu takside unutmuştum ama içinde para filan yoktu. Sadece kişisel eşyalarım vardı" açıklamasıyla ortaya çıktı.

Meğer birkaç taksi şoförü, ustaca yazdıkları senaryoyu cep telefonlarının kameralarıyla çekip televizyonların whatsapp ihbar hatlarına göndermişler.

*

Taksicilerin davranışı elbette doğru değil.

Ama diğer yandan, gönderilen görüntülere mal bulmuş mağribi gibi sarılıp inceleme, sorgulama gereği duymadan ekrana taşıyan televizyon yöneticilerinin tavrı ne kadar doğru acaba?

ASABİYETİN NEDENİ

Uğradığımız haksızlıklar karşısında neden çoğu kez yargı yoluna gitmiyor da karşı tarafın cezasını tekmeyle, yumrukla, silahla, bıçakla kendimiz kesmek istiyoruz?

Bu soruya; sosyolojik, psikolojik, ekonomik gerekçelerin yer aldığı yanıtlar bulunabilir elbette.

Ama bana kalırsa, insanların asabileşip kısasa kısas anlayışını benimsemelerinde, "Hakkımı yargıda aramaya kalkarsam uzun yıllar sürer" diye düşünmelerinin de rolü var.

*

Bakın, geçenlerde gazetelere de yansıdı:

Şarkıcı-besteci Sinan Akçıl, kullandığı otomobille 17 yıl önce İstanbul'da bir motokuryeye çarparak yaralanmasına neden olmuş.

Bu olayın ardından motokurye, uğradığı zararın tazmini için Akçıl'a dava açmış.

Söz konusu dava geçtiğimiz günlerde sona ermiş ve mahkeme Sinan Akçıl'ı 6 bin lira tazminat ödemeye mahkûm etmiş.

Tıkır tıkır işleyen bir yargı sistemimiz olsaydı bu davanın birkaç ayda bitmesi gerekmez miydi?

Acaba o motokurye, 17 yıl sonra gelen adalete sevinebilmiş midir, yoksa kendi kendine "Geciken adalet, adalet değildir" diye söylenmiş midir?

F-35'İN PARASI

Türkiye, F-35 uçaklarından satın almak için ABD'ye 1 milyar 400 milyon dolar ödedi.

Ne var ki ABD istediğimiz uçakları vermediği gibi paramızı da iade etmiyor. Yarım ağız "F-35 değil de F-16'lar verelim" demişler ama onu verecekleri de şüpheli.

Yani ortada ticaret etiğiyle hiç bağdaşmayan gasp benzeri bir tablo var.

Böyle bir durumda uluslararası ticari anlaşmazlıklarda görev yapan Tahkim Kurulu'na neden başvurmadığımızı anlamak mümkün değil.

Hadi, o kurula başvurmadık, hiç olmazsa ABD'de ulusal mahkemelerden birinde dava açıp hakkımızı aramak "Ya uçaklar ya paramız" demek gerekmez mi?

Bu soruya şu yanıt verilebilir:

"Sonuç alınamayacak işlere girişmenin yararı yok."

 Bence haklı bir gerekçe değil bu.

Gerek tahkim başvurusu, gerekse ABD'de açacağımız dava, uluslar arası camiada büyük yankı uyandırmaz mı, ABD'yi köşeye sıkıştırmaz mı, bu ülkeden savaş uçağı ve silah almak isteyenleri yeniden düşünmeye sevk etmez mi? 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları