Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

EKONOMİ VE GERÇEKLER

Veremezler ki..

Evine ekmek götüremeyen, çocuğunun cebine açlık koyamayan asgari ücret mahkûmlarına sizin hakkınız en az 12 bin liradır diyorum.

Yanıtları "ama vermezler ki" şeklinde oluyor…

Güzel kardeşim sen istemezsen niye versinler ki, zaten vermezler!

Patron dediğin adam iş yapıyor derdi hayır hasenat değil ki.

Patron dediğinin tek derdi kar, hep daha fazla kar etmek. Patron dediğin kişi yazıktır, günahtır bu kadarcık paraya çalışılır mı, fakir fukaraya vermek berekettir diyerek çıkarıp da sana hakkını, hukukunu verir mi?

Bakınız ne yazık ki Türkiye''de emekçi sınıfı çok uzun bir zamandır baskılanmış, sindirilmiş hakkını hukukunu arayamaz bir hale getirilmiştir.

Bu baskı ve sindirmenin bir kısmı gelenekten gelir, kültürümüzün bir parçasıdır ve mahalle baskısıyla uygulanır.

Hepiniz birçok defa patronların hiç utanmadan "ekmeğinizi ben veriyorum" dediğini duymuşsunuzdur. Açıkçası bu son derecede üstenci ve bayağı bir söylemdir. Gerçekte ortada verilen bir ekmek yok tam tersine özgürce ve eşit şartlarda yapılan karşılıklı bir alış veriş var. Çalışan iş görüyor çalıştıran da o işin karşılığı olan ücreti ödüyor bu noktada sanki bir ihsanda bulunuyormuş, sadaka veriyormuş gibi konuşmak kimin ne haddinedir!

Patronlar bunu diyor da tuhaf olan emekçiler de bu söylemi hiç sorgulamadan kabul edip benimsiyor.

İşçiler fabrikada çalışır "ekmeğimi patron veriyor" der…

Maraba çiftlikte boğaz tokluğuna ömür çürütür "ekmeğimi ağam veriyor" der…

Memur devlet dairesinde görev yapar "devletin ekmeğini yedim" der…

Ama her nedense aynı kişiler patronların da, ağaların da, devletin de kendi emekleri sayesinde var olduğunu, onlarında emekçilerin emeği üzerinden ekmek yediğini düşünemez, düşünse de söyleyemez.

Söyleyemez çünkü işçi korkuyor, görünüşte işçi çok iş az ve burada tek yanlı bir hükümranlık ve tek yanlı bir karar verme hakkı var. Hangi emekçiyi seçip hangisini seçmeyeceğine dair kararı patron, ağa ya da devlet serbestçe herhangi bir sorgulamaya tabi olmadan verebiliyor.

Emeği dışında başka bir üretim aracına sahip olmayan, geçinmek için tek şansı emeğini kullanmak olan emekçilerin sonuçta tek seçeneği biri tarafından seçilip bir iş verilmesi oluyor.

Geçim derdi zor, doğal olarak barınaksız ve aç biilaç kalmak çok ama çok korku verici, bu noktada "onu seçmesin beni seçsin" duygusu ağır basıyor kimse şart şurt koşamıyor.

Bu dayatma düzeninde işçinin emeğinin değerini özgürce belirlemesi elbette mümkün olmuyor ve sonuçta emekçiler verilene mahkûm oluyor, aç açına yok yoksul çalışmak zorunda kalıyor.

Bu düzen değişmeli ve elbette değişecekte, lakin nasıl?

Öncelikle emekçi emeğinin de en az arsa, bina, makine kadar değerli bir üretim aracı olduğunun farkına varmalı ve bu farkındalık ile pazarlık masasına oturabilmeli.

Pazarlık masasında emekçilerin elini güçlendirecek diğer bir önemli faktör ise organize olmak ve örgütlenebilmektir. Bir fabrikadaki tek bir işçi, bir tarladaki tek bir maraba işveren için yoldan çekilmesi kolay önemsiz bir figürdür. Fakat örgütlenilir de o fabrikada, o madende ya da o tarlada çalışan emekçilerin büyük çoğunluğu bir araya gelirse işte o zaman en az patron kadar güçlü bir inisiyatif ortaya çıkar.

Bunu işçiler bilmiyor ama patronlar çok iyi biliyor ve bunu engellemenin tek yolunun da işçilerin bir araya gelerek ortak bir irade göstermesinin önünü tıkamak olduğunun farkındalar.

Bu noktada da siyaset devreye giriyor!

Siyaset, ideoloji ya da inanç üzerinden kitleleri kamplaştırıp, fırka fırka bölmek ve çatıştırmak suretiyle öncelikle emekçilerin bir araya gelmesini, haklarını güçlü bir şekilde talep etmesini önlemenin en sağlam yolu olarak ortaya çıkıyor.

Demedi demeyin emekçiler siyasetin bu yönde kullanılmasına karşı çıkıp bölünmeden hak talep edemediği müddetçe haklarını alamaz ve daha çok "ama vermezler ki" diyerek boyun bükerler…

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları