- Aslan oğlum benim, sıcak havalardaki en büyük sığınağım, söyle bakalım… Marksist misin sen?

- Sahibimsin diye bir şey demiyorum ama vallahi sen iyi değilsin. Kafayı mı yedin, aşıdan mı böyle oldun, gelen faturadan mı bilmiyorum ama bu gidişin gidiş değil. Marksist ne ya?

- Tamam, maden Marksist olmaya utanıyorsun, o zaman şöyle sorayım; Mao Zedong''cu musun? Son zamanlarda sende böyle bir hava sezinliyorum da?

- Uydur uydur söyle. Mao kim? Tanımam. Zedong dediğin kim, hiiiç tanımam, adını ilk defa duydum. Ding dong çalan kapı zili gibi, o ne öyle, Zedong!

Bir de utanmadan bende hava sezinliyormuş. Hay o senin sezinlemene limon sıkayım!

- Terbiyesizlik yapma. İnsan gibi muhabbet ediyoruz şurda.

- Ne muhabbeti be? Sen gördüğün hayali gerçek sanıyorsun, tıpta buna şizofreni deniyor, biliyor musun? Ne kurduğun hayal gerçekçi ne de sorduğun soruların bir mantığı var!

- Kürt hareketi için ne diyorsun peki? Veya Kemalistlik için düşüncen ne?

- Ben ne anlarım Kürt hareketinden, ne anlarım Kemalist düşünceden? Ben bunların ne olduğunu bile bilmiyorum. Beni parayı veren her kesim insan alır, evine koyar. Gerektiğinde de fişimi takar ve çalışırım.

Senin gördüğün hayalleri ben anlamıyorum, anlıyor musun?

- Tamam be. Sinirin tepende yine. Seninle konuşanda kabahat!!!

Belli ki yine rengini belli etmeyeceksin!

- Ne renginden bahsediyorsun. Ne güzel gri tondaydım, alır almaz sanayiye götürüp gökkuşağı rengine boyattın kaporta boyasıyla!

Yukarıdaki bu konuşma Twitter bacımda @MstSelanik isimli hesaptan "Marksist, Mao Zedong''cu, Kürt hareketi, Kemalistlik derken, Perinçek artık siyasal islamcıdır. Benim vantilatör bile bu kadar hızlı dönemiyor" mesajını okuduktan sonra evdeki vantilatörle yaptığım konuşmadır.

Dikkat ettinizse vantilatör hiç rengini belli etmedi.