Ülkemizde tatil yapmak isteyenleri neden cezalandırıyoruz?

Ülkemizde tatil yapmak isteyenleri neden cezalandırıyoruz?
Dr. Neslihan Vural ülkemize gelen yerli ve yabancı turistlerin pahalı tatil yaptıklarını kaleme aldığı yazısında, “Türkiye’nin en büyük turizm şirketlerinden birinin sahibi olan Bakan’ımız bu konuda hangi somut adımları atıyor?” ifadelerini kullandı.

Akademisyen ve Ekonomist Dr. Neslihan Vural, ülkemize gelen yerli ve yabancı turistlerin pahalı tatil yaptıklarını dile getiren çarpıcı bir yazı kaleme aldı.

Neslihan Vural yazısında, “Peki biz ülkemizde tatil yapmak isteyerek neden cezalandırılıyoruz? Yaz ayları bir tek bizim ülkemizde mi 3 ay sürüyor? Türkiye’nin en büyük turizm şirketlerinden birinin sahibi olan Bakan’ımız bu konuda hangi somut adımları atıyor? Neden Çeşme ve Bodrum’da maliyet açısından dünyanın en lüks yerlerinde gibi hissederken aldığımız hizmet kalitesi olarak çoğunlukla sınıfta kalıyoruz? Çeşme’nin ‘en havalı’ beachlerinden birinde müşterileri döverlerken 60 TL giriş ücreti ve bir pet şişe suyun 10 TL olması garip gelmiyor. Ya da marketlerde 3 TL’ye satılan dondurmanın 18 TL’ye otellerde satılması serbest piyasa koşullarına, ticari etik değerlere bire bir uyumlu mu?” ifadelerini kullandı.

Yazının tamamı şu şekilde:

Hane halkının yurt dışı gezilerine karar verirken etken olan kur artışı, uçak bilet fiyatları artışı, konaklama, yeme içme maliyetlerindeki kur sebepli artışın aslında hane halkının yönünü yurt dışı turizmden yurt içi turizme çevirmesine sebep olması gerekirdi. Peki aşağıda yer alan TUİK rakamlarına baktığımız zaman neden kur artışının tercihlerde değişime sebep olmadığını görüyoruz?

Yurtdışına seyahat eden 2,1 milyon kişi her çeyrekte değişen kura rağmen neden ortalama 1,2 milyar USD harcıyor?

“NEDEN CEZALANDIRIYORUZ”

Son 2 yılda Dolar/ TL kuru ortalama %46 dolayında arttı. Ancak bu artış insanları yurt dışı gezilerinden yurt içi gezilerine yönlendirmedi. Neden yönlendirmedi diye sorarsanız, Çeşme ve Atina’da aynı tip 2 tatili kıyaslayarak çok net bir cevap verebiliriz. Çünkü bu iki tatil yöresinde aynı tip tatilin ortalama maliyetinin aynı çıktığını görüyoruz. (5 yıldızlı çok da lüks olmayan bir otelde uçak+ yeme içme +konaklama 5.500 TL). Üstelik Atina’da bu fiyatın içine kazıklanma hissi dahil değil. Çünkü maliyetlerin aynı çıkmasının nedeni Atina’da Euro ile ödeme yapıyor olmamız. 1 Euro eğer 6,23 TL olmaz ise Atina’daki tatilin çok daha ucuz olduğunu görürüz. Yani Atina’daki tatil maliyetlerini 6 ile çarpsanız ancak Çeşme’deki maliyetlere ulaşıyor. (Üstelik vize ve pasaport giderlerine rağmen).

Peki biz ülkemizde tatil yapmak isteyerek neden cezalandırılıyoruz? Yaz ayları bir tek bizim ülkemizde mi 3 ay sürüyor? Türkiye’nin en büyük turizm şirketlerinden birinin sahibi olan Bakan’ımız bu konuda hangi somut adımları atıyor? Neden Çeşme ve Bodrum’da maliyet açısından dünyanın en lüks yerlerinde gibi hissederken aldığımız hizmet kalitesi olarak çoğunlukla sınıfta kalıyoruz? Çeşme’nin “en havalı” beachlerinden birinde müşterileri döverlerken 60 TL giriş ücreti ve bir pet şişe suyun 10 TL olması garip gelmiyor. Ya da marketlerde 3 TL’ye satılan dondurmanın 18 TL’ye otellerde satılması serbest piyasa koşullarına, ticari etik değerlere bire bir uyumlu mu?

“BİR KUTU AYRAN 40 TL…”

Türk insanının öğrenmesi gereken en önemli kelime “sürdürülebilirlik”. Sürdürülebilir turizm, sürdürülebilir ekonomi, tarım ve daha birçok konu. Bizim işletmecilerimiz, uzun vadeli projeksiyonlardan uzak, popüler turizm yörelerine kısa vadede dönüş bekledikleri yatırımlar yaparak, birkaç sene sonra da aynı mantıkla başka bir tatil yöresine gitmektedirler. Örneğin, bir çoğumuzun çok sevdiği “Bozcaada”. Bir pansiyonun sahibi ile konuştuğumda bana şöyle demişti; “Ben Anadolu’dan geldim, Bozcaada popüler diye turizmci olmaya karar verdim. Ancak çok da beklediğim kâr yok birkaç sene daha dener kapatırım dükkânı.” Yani Bozcaada’da 3 ay süren (bazen daha da kısa) yaz mevsiminde işletmeci hem yatırım maliyetlerini karşılamayı hem de kâr elde etmeyi bekliyor ve işin garibi bunu 2 senede bekliyor. Şimdi soruyorum hangi sektörde yatırımın karşılığını 2 yılda alıyoruz?

Sözde turizmcilerin, işletme biliminden uzak bu bakış açıları ile ortaya çıkan beklentilerini bir kutu ayrana 40 lira vererek yerli ve yabancı turistler mi karşılamak zorunda?

Borsa yatırımcısı mantığıyla(hisseyi al yükselince sat piyasadan çık, yüksek tahribat etkili sıcak para) davranan bu tür işletmeciler için müşterisinin hizmetin kalitesini beğenmesi, mutlu bir tatil geçirmesi, memleketine döndüğünde o oteli / pansiyonu arkadaşlarına önermesi ya şiddetle önermemesi onun için hiç de önemli olmuyor. Bu sebeple ne insana saygılılar ne doğaya, sahiplenmedikleri yerlerden kazanç sağlama peşindeler. Bunun aksi davranan işletmeleri tenzih etmekle birlikte, ülkesini seven ve tatilini dünyanın en güzel kıyıları olan Ege’de geçirmek isteyen insanların yaşadığı eziyet, son derece çirkindir. 3 tarafı denizlerle kaplı ülkemizin, turizm konusunda akdenizin en geri ülkesi olması da maalesef turistlerin muhatabı olan işletmeler yüzündedir.

“ETİKETTEKİ FİYATLAR TURİSTLER İÇİN”

Bu işletmelerden kastım yalnızca otel ve pansiyonlar da değil elbette. Turisti yolunacak kaz olarak görme zihniyetine sahip restoranlar, kafeler, taksiciler. Yolda yürürken “buyruun” diyen, fiyat sorulduğunda “yaparız bir şeyler size” diyen, “etiketteki fiyatlar turistler için” diyen, işletme sahipleri olduğu sürece, bu ülke sürdürülebilir, artan turizm gelirine sahip olamaz.

Bu arada yeri gelmişken, bu yanlış mantığa sahip yalnızca Ege’nin popüler yerleri değil. Kars, Adana, Karadeniz, İstanbul ve turizm geliri olan hemen her şehrimiz maalesef bu mantıkta işletmelere sahip.

Turizm, bacasız sanayidir, emek yoğundur, hizmet ihracatıdır, ülkenin marka değeri için en güzel reklamdır. Lütfen, hizmet kalitesi ve fiyat dengesi olmayan işletmelerden uzak duralım, onlara para kazandırmayarak en güzel cezayı veririz.

Bu noktada değinmeden edemeyeceğim, hepimiz orman yangınlarını lanetliyoruz, o yangınlar sonucu o arazilere yapılan otelleri kınıyoruz. Peki günün sonunda o otellerde kimler gidip kalıyor? İstanbul’un boğaz şeridinde ya da ormanlarında yapılan lüks siteler boşluktan viraneye dönüyor mu yoksa peynir ekmek gibi satılıyor mu?

Bu sebeple lütfen bilinçli tüketici olalım. Bilinçli tüketici, eninde sonunda bilinçli üreticiyi ortaya çıkartacaktır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Öne Çıkanlar