Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Ucuz olan tek şey

Türkiye'de son günlerde pek çok şeye büyük zamlar geldi ama hâlâ çok ucuz olan bir şey var:

İnsan hayatı...

Trafikte her gün birçok canı yitirmemize karşın kazaların sorumlusu sürücüler ya para cezasıyla ya kısa bir süre cezaevinde kalıp kurtuluyorlar.

İş kazaları ayrı bir sorun. İşyerlerinde gerekli güvenlik önlemlerini almayıp çalışanların ölümüne yol açanlara caydırıcı cezalar çoğu kez verilemiyor.

Hastaneler de insan hayatının ucuz, hem de çok ucuz olduğu yerler. Vahim tıbbi hatalar "komplikasyon" gömleği giydirilince kurtarıyor doktor ve hemşireleri.

Japonya'da olsa masa üzerindeki sürahiyi belli belirsiz sallayan bir deprem bizde milli felakete dönüşüp apartman, ev ve işyerlerini içindekilerin üstüne yıkıveriyor.

İhraç ettiğimiz gıda ürünlerinin bir bölümü ilaçlı olduğu gerekçesiyle iade ediliyor. Ve biz o ürünleri kanser olup ölmekten korkmadan afiyetle tüketiyoruz.

Kaldırımda yürürken nereden geldiği belirsiz bir kurşuna hedef olmamız da pekâlâ mümkün. Taammüden adam öldürmeler ise adeta yeni bir salgın.

Fırtına biraz sert esince başımıza çatı ve tabela yağması da vaka-i adiyeden sayılıyor artık bu ülkede.

Biraz efkârlanınca gidip büfeden aldığımız rakı bile bazen sahte çıkıyor ve bizi ertesi gün son yolcuğumuza uğurluyor dostlarımız.

Seller, su baskınları, tsunamiler, yangınlar...

Tabii intiharları da unutmamak gerekiyor. Başka yollarla ölmeyenlerin son seçeneği sanki intiharlar.

Evet, yazının başında söylediğimizi tekrarlayalım:

Türkiye'de pek çok şeye büyük zamlar geldi ama hâlâ çok ucuz olan bir şey var:

İnsan hayatı...

 

+

 

FELAKETİ KANIKSAMA PANDEMİSİ

 

Sağlık Bakanlığı'nın koronavirüsten ölenler ile hastalığa yakalananları gösteren günlük tablolarına öyle alıştık ki...

Sanki hava raporu, altın fiyatları, döviz kurlarındaki iniş çıkışlar gibi rutin biçimde duyurulan sıradan bir olay gibi gelmeye başladı her gün yüzlerce kişinin ölmesi ve binlerce kişinin hastalığın pençesine düşmesi.

Geçenlerde bir dostla telefonla konuşuyordum. "Dün Koronadan kaç kişi öldü" diye sordu. "187" deyince, "İyi iyi... İki gün önce 200'ün üstündeydi. Demek ki bir gerileme var" karşılığını verdi.

Gazete ve televizyonlar da Korona haberlerini yayınlama konusunda fazla istekli görünmüyor, siyasi polemiklerle uğraşmayı okuyucu ve seyirci getirmesi açısından daha cazip buluyorlar.

Sağlık Bakanlığı, Koronavirüsten ölümlerin daha aylarca hatta belki de yıllarca sürmesini önlemek istiyorsa "felaketi kanıksama pandemi"si diyebileceğimiz bu yeni hastalığa çare bulmak zorundadır.

Birçok Avrupa ülkesi aşılarını tamamlamamış olanları toplumdan soyutladı, adeta Afganistan'ın talihsiz kadınları gibi evde oturmaya mahkûm etti. Onlar artık işlerine gidemiyor, toplu ulaşım araçlarına binemiyor, restoranlara giremiyor, tiyatrolara alınmıyor, devlet kurumlarında işlerini takip edemiyorlar.

Bizim de tez elden böyle bir anlayışı benimsememiz gerekiyor.

Aşı olmayıp hastalığı yaymaya ve hastaneleri doldurmaya devam edenlere artık daha fazla tahammül edilmemeli, aşı zorunluluğu getirilip kararlı biçimde uygulanmalıdır.

Başka çare yok.

Zararın neresinden dönülürse dönülsün kârdır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları