Meclis gündemindeki bir yasa teklifi, tıbbi hata sonucu ölüme veya sakatlanmaya yol açan doktorlar aleyhine açılan davalarda, mahkemelerin verdiği tazminat cezalarının doktorlar değil devlet tarafından ödenmesini öngörüyor.
Sağlık Bakanlığı teklifin bir an önce yasalaşmasını istiyor. Buna gerekçe olarak da, tıp eğitimi görenlerin tazminat ödeme riski olan beyin cerrahisi, genel cerrahi, kalp ve damar cerrahisi, kadın hastalıkları ve doğum gibi uzmanlık alanlarını artık tercih etmemeye başlamalarını gösteriyor.
Bana kalırsa teklifin görüşülmesi sırasında şu sorulara net yanıtlar verilmesi gerekir:
Cezayı, hatayı yapan değil onun yerine devletin ödemesi hükmü yasalarımızdaki suçun-hatanın şahsiliği kuralına ters düşmez mi?
Yarın, çürük bina yapan müteahhit ve kaza yapan şoför cezaya çarptırılmaları halinde çıkacak yasayı örnek gösterip, "Anayasa''nın eşitlik ilkesi ortadan kaldırılıyor. Doktorlara tanınan haklar bize tanınmıyor" diye itirazda bulunurlarsa ne olacak?
Teklifin yasalaşması, doktorları, hastalarını ameliyat ederken "Ölse bile sorumluluk bana ait olmayacak" düşüncesiyle daha dikkatsiz ve özensiz davranmaya itmez mi?
YUMUŞAK ÜSLUPLA SERT ELEŞTİRİ
Geçen hafta 82 yaşında aramızdan ayrılan değerli gazeteci-yazar Aydın Engin, kendine özgü mizahi üslubu, her devirdeki muhalif duruşu ve tanıyan herkesin büyük saygı duymasını sağlayan insancıl karakteriyle gönüllerde unutulmayacak izler bıraktı.
Ben onun pek az bilinen bazı yönlerini dile getirmek istiyorum:
Babası Ödemiş''te terziydi ve aynı zamanda belediye encümeni yedek üyesiydi. Bu nedenle bazen kendisini "Ben Ödemiş aristokrasisindenim" diye tanıtırdı.
Geçinmek için pek çok iş yaptı. Gençlik yıllarında ünlü bazı yazarların elle yazdıkları makaleleri, öyküleri daktiloya çekiyordu örneğin.
Bir ara ünlü bir çiklet markasının ürünlerinin içine konulacak maniler bile kaleme aldı.
Yılmaz Güney''in toplumsal filmlere yönelmeden önce yaptığı birçok filmin senaryosunu yazdı. Bunlar arasında "Çirkin Kral" filmleri de vardı. Ancak sanatsal hiçbir değeri olmadığı gerekçesiyle bunlara imzasını koymadı.
Tuncel Kurtiz ve Tuncer Necmioğlu gibi ünlü tiyatro sanatçılarıyla Halk Oyuncuları Topluluğu''nu kurdu. Bu tiyatro için yazdığı "Devr-i Süleyman" oyunu Başbakan Süleyman Demirel''i hicvediyordu. Büyük ilgi gördü, yüzlerce kez sahnelendi. Ne var ki bazı çevreler bundan rahatsız oldu. Tiyatroları saldırıya uğradı.
Çeşitli gazete ve dergilerde yöneticilik ve yazarlık yaptı. Bir dönem aydınların başına bela olan ünlü 142. madde nedeniyle 7 kez cezaevine girdi.
1980''den 1992''ye tam 12 yılı Almanya''da siyasi göçmenlikle geçti. Bunun 6 yılında Frankfurt''ta şoför olarak çalıştı. (Bu yılları ''Ben Frankfurt''ta Şoförken'' kitabında anlattı.)
Şoförlük yapabilmek için uzun süre kurslara katıldı, Frankfurt''un caddelerine, sokaklarına, resmi dairelerine, hastanelerine, hatta randevu evlerine nasıl gidileceğini tek tek ezberledi. Girdiği yazılı ve sözlü sınavları birincilikle kazandı.
Arabasına binen Amerikalı bir askeri gideceği yere bıraktıktan sonra ücretini isteyince bıçaklı saldırıya uğradı, arabanın kapılarını kilitleyerek canını zor kurtardı.
Ünlü roman yazarı Oya Baydar''la yarım asırdır evliydi. Birbirlerini her zaman çok sevdiler. Oğlu Ekin yabancı bir kadınla evlendi, yurt dışında yaşamaya başladı. Onlara ve üç torununa olan özlemini sık sık dile getirdi.
