Tek sorun 'telefon'da değil!

17 Ağustos 1999 depremini çok iyi hatırlıyorum...

Uyku sersemi, can havliyle gece yarısı dışarı atmıştık kendimizi.

Neredeyse bir hafta evimizde uyuyamamış, çadırda kalkmıştık.

20 yıl sonra bir benzerini yeniden yaşadık!

Çok şükür 17 Ağustos kadar şiddetli ve hasarlı değildi...

Fakat yine de çok korktuk.

Telefonlarımız, internetimiz çalışmadı. Sevdiklerimize saatlerce ulaşamadık, haber alamadık.

"Ya daha kötüsü olsaydı" diye düşündük, daha kötü olduk!

İnsanlar uzun süre şoku üstünden atamadı.

En üzücü olanı ise "sorumluluk" sahiplerinin hiçbir hazırlığı olmadığını, 17 Ağustos'tan ders çıkarılmadığını gördük!

Herkes deprem paniğiyle telefonlarına sarıldı, ailesinin, eşinin, dostunun durumunu haliyle merak etti.

Ulaşamayınca da (onlardan biri de benim) sinirlendi!

Telefonlarımız bu durumda çalışmayacaksa, hatlarımız çekmeyecekse ne zaman işimize yarayacak?

"Dağlarda, ovalarda, köylerde çekiyoruz, her yere ulaşıyoruz, yurt dışında harikayız" diye reklamlar yayınlamak güzel ama ya sıkıntılı günlerde?

GSM operatörleri bu sınavdan sınıfta kalmıştır. Konu tartışmaya kapalıdır.

Tek kelimeyle rezalet!

Gelelim bir diğer meseleye...

Sadece GSM operatörleri konuşuluyor ama en önemli konu binalarımız ne kadar sağlam, deprem toplanma alanları yeterli mi?

Maalesef konuyla ilgili veriler hiç iç açıcı değil.

İstanbul'da yenilenmesi gereken yüz binlerce bina var.

Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı, şu an AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki ne demişti:

"Türkiye topraklarının yüzde 42'si deprem riski altındadır. 1999 öncesi 15 milyon stok var. Bunların en az yarısı riskli. Yani 6-7 milyon binanın yenilenmesi, sağlam hale gelmesi gerekli. Özellikle en büyük risk İstanbul'da. 4 fay kırığı var. Dördünün de zamanı dolmuş. Fay kırıklarının hepsi her an patlayabilir. Bilim adamlarının görüşü şu 2030'a kadar İstanbul'da büyük ihtimalle deprem olur. 2050 diyenler azınlıkta. Büyük çoğunluğu 2030'u işaret ediyor. Deprem kesin. 7 ile 7.5 arasında şiddeti olacak."

Herkes her şeyin farkında ama hiç kimse kılını bile kıpırdatmıyor...

Bakın, binalarımız çürük!

Olmayacak yerlere imar izinleri verildi.

Dışarıda nefes alabileceğimiz yer yok. Sağımız solumuz gökdelen, her yer beton.

Açık cezaevi gibi...

Gerçekten depremden nasıl ve nereye kaçacağız?

Ya da kaçsak kurtulacak mıyız?

Şimdi tek problem telefonmuş gibi konuşuyorsunuz!

25 yıldır kim yönetiyor bu kenti?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları