Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Tatil sorunu

Üç kurumun yazın yaptığı uzun tatilleri anlamakta zorluk çekiyorum.

Bu kurumlardan birincisi Türkiye Büyük Millet Meclisi.

14 Mayıs’taki seçimle Meclis’e giren 600 milletvekili iki ay içinde çok çalışıp yorulmuş olmalılar ki torba yasa ile ek bütçeyi düzenleyen yasayı kabul ettikten sonra 1 Ekim’e kadar tatile çıktılar.

Ülkenin ciddi sorunları orta yerde dururken “Bu neyin tatili” diye sormak gerekiyor kendilerine.

50-60 yıl önce Meclis’in üç mevsim çalışmanın ardından yaz aylarında tatil yapmalarını anlamak mümkündü. Çünkü ulaşım ve iletişim imkânları bugünkü gibi değildi. Meclis’in tatil kararı vermesiyle milletvekilleri seçim bölgelerine gider, köyleri kasabaları dolaşır, vatandaşların sorunlarını dinlerdi. Yeni yasama yılı başladığında ise saptadıkları sorunları genel kurul gündemine getirir, soru ve araştırma önergeleri verir ya da yasa teklifleri hazırlarlardı.

Günümüzde ülkenin her köşesine hafta sonları bile gidip gelmek mümkün. Dolayısıyla milletvekillerine 2.5 aylık tatili çok fazla buluyorum.

Söz konusu dönemde maaşlarını almasalar neyse... Ama maaşlarını düzenli şekilde alırlarken tatilde çok uzun bir zaman geçirmeleri pek doğru gelmiyor bana.

Gelelim yargıya...

Adli tatil 20 Temmuz’da başlayıp 1 Eylül’e kadar devam edecek.

Bu zaman içinde sadece nöbetçi mahkemeler acil görülmesi gereken davalara bakacak.

Karara bağlanması gereken 8 milyonu aşkın dava varken yargının tatile mi çıkması yoksa daha fazla çalışması mı gerekir?

Devlet Tiyatroları’nın birçok sahnesinde sanatçıların ve diğer çalışanların aylar süren yaz tatiline çıkması da tuhaf doğrusu.

Haziran ayında başlayan yaz tatili Ekim ayına kadar sürüyor.

Örneğin Ankara Devlet Tiyatrosu’nu ele alalım.

Sadece Macunköy Açık Hava Yaz Sahnesi’nde temsil veriliyor. Büyük Tiyatro, Küçük Tiyatro, Altındağ Tiyatrosu, Cüneyt Gökçer Sahnesi kapalı.

Devlet Tiyatroları’nın Ankara dışındaki sahnelerinde de benzer bir tablo var. Birkaç festivalde boy göstermek, birkaç özel gösteri yapmak dışında faaliyete rastlanmıyor.

Özel sektörde çalışanlar yılda 15-20 gün tatili bile zor yaparken devletin kimi kurumlarında çalışanların aylarca tatil yapmasının çözüme kavuşturulması gereken önemli bir sorun olduğuna inanıyorum.

DÜDÜKLÜ TENCERE

Bir okuyucum Hürriyet’in gastronomi yazarlarından Ebru Erke’nin bir yazısını göndermiş.

Yazar düdüklü tencerenin vakitten kazandırdığını ve yemekleri besin değerlerini koruyarak iyi pişirdiğini belirtmiş. Ancak bu önemli özelliklerine karşın bazı kişilerin patlama riski nedeniyle bu tencerelere mesafeli yaklaştığını ifade etmiş.

Buraya kadar sorun yok.

Ama devam cümleleri çok şaşırtıcı.

Şöyle diyor yazar:

“Kullanmaya yeni başladığım düdüklü tencereme bayıldım. Karaca Quick and Safe’te yemek pişerken ortaya çıkan renkli göstergesinde açık, koyu yeşil ve kırmızı halkalar var. Açık yeşil basıncın yükseldiğini, koyu yeşil halka pişirme seviyesine ulaşıldığını belirtiyor. Kırmızı halkaysa dikkat göstergesi, altını kısmamız gerektiğini gösteriyor.

Düdüklü korkusu mu? Yok, ben onu yeneli çok oldu! Kapağını tek elimle kolaylıkla kapatıp kilitleyebildiğim, hatta kilitlendiğini çıkardığı sesle belli eden, ergonomik tasarımlı, şahane bir düdüklü tencerem varken kim korkar hain bilinçaltı kâbuslarından!”

Okuyucum, şu soruyu yöneltmiş bana:

“Bu yazının gazetecilikle ilgisi var mı?”

Yanıtım şöyle:

Hayır, gazetecilikle ilgisi yok ama reklamcılık ve pazarlamacılıkla ilgisi çok...

Neyse, yazarın yazıya “Bir alana bir bedava... Kargo ücretsiz” gibi notlar eklemediğine şükredelim artık.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları