Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Talihsizlik mi, öngörü eksikliği mi?

"Tünelin ucunda ışık göründü" dediler.

 

Haftasına kalmadan vakalar ve ölümler arttı.

 

"Yeni normalleşme" deyip kısıtlamaları yumuşattılar.

 

Birkaç gün içinde "Üçüncü dalga"dan söz edilmeye başlandı.

 

"Her gün iki milyon kişiye aşı yapabiliriz" diye konuştular.

 

Bunun mümkün olmadığı, hedefin ancak onda birine ulaşılabildiği anlaşıldı.

 

"Aşı olanlar Covid-19'a yakalansalar bile hastanelik olmayacaklar" dediler.

 

İkinci aşıyı olanlardan 53'ünün hastaneye yatırıldığı, 5'inin yoğun bakımlık olduğu ortaya çıktı.

 

...

 

Söz konusu tabloyu ülkeyi yönetenlerin talihsizliğine mi bağlamak gerekir yoksa öngörülerindeki eksikliğe mi?

 

Kim bilir, belki ikisi birdendir.

 

AH BU ŞEKER

 

Genç ve sağlıklı bir adamdı.

 

Yaptırdığı tıbbi testlerle de kanıtladı bunu.

 

Kan değerleri mükemmeldi.

 

Kalbinden karaciğerine, beyninden böbreklerine tüm organları sorunsuz çalışıyordu.

 

İşte bu adam, şekerin insan bünyesine etkileri konusunda bir araştırma yapmaya karar verdi.

 

Denek kendisi olacaktı.

 

Marketlerde gördüğü meyveli yoğurtlardan konserve yiyeceklere, sandviçlerden hamburgerlere, keklerden pastalara, asitli içeceklerden meyve sularına, çorbalardan marmelatlara, çikolatalardan soslara kadar canının çektiği her şeyden alıp yiyip içmeye başladı.

 

Tek ölçüsü vardı:

 

Aldığı günlük kalori miktarı 2300'ün üstüne çıkmayacaktı.

 

...

 

Bakın sonra neler oldu?

 

Daha 12. günde 3.9 kilo ağırlaştığı anlaşıldı.

 

15. günde yapılan kontrollerde karaciğerinde yağlanma belirtileri görüldü.

 

Spor yaparken eski enerjisinden eser kalmamıştı. Hemen nefes nefese kalıp dinlenme ihtiyacı duyuyordu. Akciğeri zorlanıyor, kalbi tekliyordu.

 

Daha iki ay bile olmadan 8.5 kilo aldı, göbek çevresinin genişliği 10 santim arttı.

 

Diyabet tehlikesi baş göstermişti.

 

Yüzünde de değişiklikler olmuş, alnına, çenesine ve yanaklarına sivilciler dolmuştu.

 

Sinir sistemi de giderek bozuluyordu. Ya çok neşeli oluyor ya depresif bir tablo çiziyordu.

 

...

 

Yaptırdığı son testlerden çıkan sonuç korkunçtu:

 

Denekliğe başladığı gün ülkenin en sağlıklı yüzde 10'u arasına girerken şimdi en sağlıksız yüzde 10'u içinde yer alıyordu.

 

Doktorların ciddi uyarıları üzerine denekliği bıraktı, normal beslenmeye başladı.

 

Ancak eski sağlığına kavuşması epey zaman alacaktı.

 

...

 

Sinema kanallarından 1001'de izlediğim Ah Bu Şeker (That Sugar Film) isimli belgesel filmi anlattım kısaca.

 

Damon Gameau'nun yönettiği bu filmi, sabahtan akşama kadar şekerli ürünleri yiyip içen ve sürekli olarak şişmanlayan herkese izletme imkanı olsaydı keşke.

 

...

 

Şunu da ilave edeyim:

 

Belgeseldeki iki sahne çok çarpıcı geldi bana.

 

Bunlardan biri 18 yaşındaki bir gençle ilgiliydi.

 

Küçük yaşlardan itibaren günde 7-8 kutu asitli meşrubatlardan içen bu gencin tüm dişleri çürümüştü.

 

Diş hekimi, "Tükettiğin o içecekler seni bu hale getirmiş. Ne yazık ki tüm dişlerini çekeceğiz ve yerine takma diş yapacağız" dedi.

 

İkinci çarpıcı sahne ise şuydu:

 

Marketlerin gıda reyonlarında satılan ürünlerin yüzde 80'inin içinde şeker vardı.

 

Müşteri pek çok ürünü içinde şeker olduğunu bilmeden alıyordu.

 

Ve şekerli gıdalar o reyonlardan çıkarıldığında raflar büyük ölçüde boşalıyor, geride ürünlerin sadece yüzde 20'si kalıyordu.   

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları