Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Sürücüsüz taksiler İstanbul'da çalışırsa...

Çin''in kuzeyindeki Yangquan''da sürücüsüz taksiler hizmet vermeye başlamış.

Bu sayede trafik kazalarının önüne geçilmesi hedefleniyormuş.

Çinli yetkililer yapay zekânın insandan daha iyi bir sürücü olduğunu söylüyorlarmış.

Merak bu ya, haberi okuyunca, "Söz konusu taksiler İstanbul''da da çalışmaya başlarsa acaba ne olur" sorusu takıldı aklıma.

Biraz düşününce şu sonuçlara vardım:

Bir kere Çin''de çalıştığı yapay zekâ programıyla bizde çalışması mümkün değil o taksilerin. Yeni programlar eklenmesi gerekir.

Örneğin, el kaldıran yolcuya yaklaştığında camı hafifçe açıp "Nereye gidiyon hemşerim" diye bağırmadan olmaz. Yolcu şayet yakın bir yere gideceğini söylerse, "Benim mesaim bitti, arabayı arkadaşa devredeceğim" diye gaza basıp uzaklaşmalı hemen.

Bindiği yerden yaklaşık 5 kilometre ötedeki bir yere gitmek isteyen turisti "Türk misafirperverliğinin örneği olarak" Boğaz turu yaptırmadan yani 25-30 kilometre dolaştırmadan verdiği adrese bırakmamak da çok önemli tabii.

İnen yolcudan sonra taksimetreyi sıfırlamamak ve yeni yolcuya orada yazılan fiyatı ekleyerek yüklü bir fatura çıkarmak da kuşkusuz ihmal edilmemeli.

Turistin verdiği paranın üstünü vermemek ya da eksik vermek, bagaj için ayrıca ücret talebinde bulunmak gibi özellikler de bizdeki sürücüsüz taksilerin yapay zekâ programlarına yüklenebilir.

...

Bizim yetenekli mühendislerimiz bunların hepsine çözüm bulur da, yapay zekâya yolcuyu sille tokat dövdürtmeyi, yoldan geçen diğer araçların sürücülerine küfrettirmeyi, gerekli gereksiz kornaya bastırtmayı, karşıdan gelen sürücüsüz taksiye selektörle selam verdirtmeyi, trafik kontrollerinde evrakları eksik çıkınca polislere "İdare et abi" diye yalvartmayı, yolcu molcu dinlemeden sigara üstüne sigara içirtmeyi, zaman zaman alkollü araç kullandırtmayı nasıl başaracaklar bilemiyorum vallahi. 

İKİNCİ YAZI

O aşılar yapılsaydı...

Geçti gitti diye sevindiğimiz korona virüsü yeniden ortaya çıktı.

Dünyada her gün yine binlerce kişi ölmeye başladı.

Uzmanlar bu durumun sorumlusu olarak yeterli aşı yapılmayışını gösterirken Avrupa''nın saygın yayın kuruluşlarından İndependent ilginç bir araştırma yayımladı.

Buna göre dünyada korona salgınının başladığı günden bugüne 1 milyar 100 milyon aşı kullanım süreleri dolduğu için çöpe atılmış.

Aşıları çöpe atanların tamamı gelişmiş diye tanımlanan ülkelermiş.

O aşılar çöpe gideceğine ihtiyacı olan ülkelerde yaygın bir aşılama kampanyasında kullanılsaydı korona virüsü başını bu kadar cüretkâr biçimde yeniden çıkaramazdı herhalde.

İklim değişikliği, yoksul ülkelerden zengin ülkelere yönelik sığınmacı akını nasıl küresel ölçekte çözüm bulunması gerekli sorunlarsa korona salgını da aynı şekilde küresel çözüm bekliyor.

İnsanlığın, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" anlayışından hızla kurtulması gerekiyor.

ÜÇÜNCÜ AŞI

Hablemitoğlu parkı

Ankara''da oturduğum Aşağı Ayrancı semtindeki bir parka suikast sonucu yaşamını yitiren akademisyen Necip Hablemitoğlu''nun adı verilmişti.

Geçenlerde o parktan geçerken gördüklerim üzücüydü.

Çiçekler solmuş, çimler kurumuştu.

Dahası parkın bir bölümüne kurulmuş çocuk bahçesindeki oyuncaklar da sökülmeye başlanmıştı.

Annesinin elinden tutarak parka gelen 3-4 yaşlarındaki bir kız çocuğu gördükleri karşısında derin bir hayal kırıklığı yaşamış olmalı ki hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Güzelim park neden kurumaya terk edildi, her gün onlarca çocuğun neşeyle oynadığı oyuncaklar neden sökülüyor?

Türkiye''de pek çok soruya olduğu gibi bu soruya yanıt verecek yetkili bulmak da ne yazık ki zor. 

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları