Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yağmur Ozan Özben

Yağmur Ozan Özben

Yazar

Stanford Üniversitesi ve Bahadır Dinçaslan

Sevgili okuyucum,
Dünyamızda hemen hemen herkesin bildiği üniversitelerden olan Stanford Üniversitesi'nin kuruluşunun ilginç bir öyküsü var. Buyurun o hikâyeyi hep beraber okuyalım:
Üzerine yırtık, eski kıyafetler giymiş yaşlı aynı zamanda çekingen bir çift, rektörü görmek üzere Harvard Üniversitesi'ne gitmiştir. Yaşlı çiftin, rektörlük binasına girdikleri sırada önlerine bir sekreter çıkmış, önce onları baştan aşağı süzdükten sonra burada ne aradıklarını sormuştur. Çift ise rektörü görmeye geldiklerini iletmiştir sekretere...
Sekreter ise onları ciddiye almayıp gelen bu yaşlı çifte rektörün meşgul olduğunu bu nedenle onlara zaman ayıramayacağını söylemiştir.
Ancak yaşlı kadın ise çekingen bir tavırla "Bekleriz!" demiş ve eşi ile bir köşeye geçip oturmuştur.
Çiftin ne olursa olsun gitmeyeceğini anlayan sekreter istemese de rektörün odasına gidip durumu açıklamak zorunda kalmıştır. Bu yaşlı çift ile uğraşmak istemeyen rektör biraz da yüzünü buruşturup üfleyerek onları kabul etmek zorunda kalmış ve içeri davet etmiştir. Değerli vaktini ayırmak istemeyen rektör (!), bu tuhaf insanların bir an önce gitmesi için onları dinlemeye başlar.
Yaşlı kadın ise  hemen söze atılır: Harvard'da okuyan oğullarının öldüğünü, onun anısına okul sınırları içinde bir yere, bir bina yaptırmak istediklerini söyler.
Rektör, yıpranmış giysilere nefret dolu bir bakış atarak, "Bina mı?" diye alaycı bir şekilde tekrarlar ve "Siz bir binanın kaça mâl olduğunu biliyor musunuz? Sadece son yaptığımız bölüm yedi buçuk milyon dolardan fazla tuttu." der
Aklınca, onların fiyattan ürkeceklerini sanan rektör, yaşlı kadının kocasına dönüp verdiği cevap ile şaşkınlığını gizleyemez. Yaşlı kadının söylediği o cümle ise: "Üniversite inşaatına başlamak için gereken para bu muymuş? Peki, biz niçin kendi üniversitemizi kurmuyoruz, o halde?" olmuştur.
İşin aslı gelen çift Kaliforniya valisi ve demir yolu patronu olan Leland Stanford ile eşi Jane Stanford'dur. İstedikleri, tifodan ölen tek çocuklarının adını yaşatmaktır
Görüşümü belirtecek olursam...
Bu kadar zengin olan bir vali ile eşinin yırtık ve eskimiş kıyafetler giymiş olmalarının tuhaf olduğu düşüncesindeyim. Bu hikâyenin bir kısmı gerçek olsa da bir derece efsaneleştirildiği bir gerçek...
Ancak daha gerçekçi şekilde şöyle bakabiliriz:
Leland Stanford ve eşi Jane Stanford, üniversiteyi yaptırmaya karar verdikten sonra düşünür taşınır, yeni bir üniversite kurarak her şeye sıfırdan başlamaktansa, başarılı bir üniversitenin benzerini yaptırmakta karar kılarlar. Öyle ya, başarılı üniversitelerin yüzlerce yıllık geçmişleri ve yerleşmiş eğitim anlayışları vardır. Bu nedenle işe sıfırdan başlayan bir üniversite kurmanın zor olduğu görüşüne varırlar. Akıllarında: "Kuracağımız bina hangi Üniversite'de olmalı?" ve "Bunun maliyeti ne kadar?"şeklinde iki soru vardır.
1636 yılında kurulmuş ve ABD'nin en eski yüksek öğrenim kurumu olmakla övünen meşhur Harvard Üniversitesinden iyi bir seçenek olacağını düşünen Stanfordlar bunun maliyetini öğrenmek için gitmiştir oraya...
Sonuç olarak 1891 yılında, hayallerindeki üniversite yapılır.
Times Higher Education tarafından 2013 yılında hazırlanan listede Leland Stanford Junior University ya da bilinen adıyla Stanford Üniversitesi dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasında altıncı sıradadır.
Ve Bahadır Dinçaslan...
Türkiyem TV'de değerli büyüğüm İskender Öksüz ile "Usta Çırak" programını sunan Bahadır Dinçaslan Ağabeyim Facebook'ta bir paylaşımda bulundu. Bu paylaşımda Alper Tunga Sagusu'na değindi ve sagunun içinde çok daha farklı, sanatsal ifadeler içeriyor olabileceğini aktardı. Hatta bu saguda geçen "Esiz, isiz, esizime" eski Türkçe'de "yazık!" ünlemi; "Alas!"yahut "Heyhat!" gibi sözcüklerin Orta Türkçe dönemi'ne kadar yaşamış olduğunun ortaya çıktığını söyledi.
Başlı başına bir okyanus olan Türk tarihinin en derin noktasının dahi aydınlatılması gerekiyor. İşte kendi imkânları çerçevesinde bunu başarmaya çalışıyor, araştırıyor, sorguluyor ve Türk ulusuna hizmet ediyor…
Değindiği Alper Tunga Sagusu yapacağı araştırmalarda Bahadır Ağabeyimin Tanrıkut Şaman yoldaşı olsun!
Ve son bir şey...
Göreceli olarak çok da kısa sayılmayacak bir süre, geçmişte attığı ve sonradan sildiği twitler ile ilgili olarak deyimi yerindeyse top atışına tutulan Ağabeyimin söylediklerini de buraya alıntılamak istiyorum:
"Ettiğim bir laf var: Hiçbir başkomutan silahsız insanları kendisi için ölmeye çağırmaz. Hâlâ arkasındayım. Benim o dönemki suçum, darbenin her türlüsüne değil Fethullahçılar'ın yaptığı darbeye karşı olmamdı. 26 yaşındaydım ve o zamandan bu zamana darbenin her türlüsüne karşı olabilecek bir fikrî düzeye erişmişimdir. Sildiğim tweetlerin tekrar tekrar önüme sürülmesi bunu gündemine almıyor, ki suça teşvik yok, darbeyi övme yok, yalnızca Recep Tayyip Erdoğan'ın arzu ettiği makbul vatandaş olmaktan geri kaldım. Hâlâ da o vatandaş değilim. Bunun bedelini ödetmeye çalışıyorlar." dedi.
Bahadır Ağabey'in dedikleri aklı ile düşünen her insanın katılacağı cümlelerdir. Şunu da belirtmeliyim ki ben de o "makbul vatandaş" değilim!
Haftaya buluşmak dileğiyle...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları