Gerek ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılı süreç gerek dünyayı saran koronavirüs salgını olsun son dönemde insanlık olarak bayağı bir gerildik. İnsanların tahammül seviyesi, anlayışı ve doğru empati kurma mekanizması giderek düştü ve bozuldu. Artan ve biriken bu gerginlik günlük hayatımızı olumsuz etkilemeye başladı. Giderek kendi konfor alanımıza, kendi yalnızlığımıza çekilir olduk. Yüz yüze kurduğumuz iletişim anlarından mümkün olduğunca kaçar bir hal aldı durum.
İçimizde biriken bu gerginliği atmanın birçok yolu var. Kimi bunu spor yaparak, oyun oynayarak ya da hobileri ile atıyor. Ancak içinde bulunduğumuz bu ekonomik buhran döneminde stres atmamıza yarayan bu aktiviteler yeni bir gerginlik kaynağı oldu. Kaliteli bir spor salonuna gitmek, düzgün bir bilgisayar ya da oyun konsolu almak ve ya ilgilendiğiniz hobilere yatırım yapmak artık bir lüks. Bu yüzden insanlar içini en hızlı ve ucuz şekilde nereye dökeceklerini aradı ve bu arayış çokta uzun sürmedi. Tabii ki bu adres sosyal medya araçları oldu.
Sosyal medya normal bir hayat akışı içerisinde gayet işlevsel ve yararlı olabiliyor. Hala da birçok yararlı yönünü koruyor. Binlerce insana kendini ifade etme ve tanıtma imkânı sağlandı en ucuz yolda sosyal medya. Yeni hobiler ve aktiviteler keşfetmemizi sağladı. Yeni insanlar ve kültürlere açılan penceresi ile dünyamızı genişletti.
Ama tüm bu iyi taraflarına rağmen sosyal medya toksik ve kötü niyetli insanların saldırısına da sık sık teslim oluyor. Özellikle siyaset ve spor konularında akıllarına gelen tüm negatif, kaos kıvılcımı yaratabilecek sözcükleri kullanıyor bu kişiler. Kimi anonim kimi gerçek hesabı üzerinden kendince gerginliğini ve stresini böyle atıyor. Herhangi bir mantıklı argüman üretmeden dönen bu tartışmalara girmek kesinlikle stres azaltacak veya kafa boşaltacak bir aktivite olmuyor. Dahası daha fazla mental zarara uğruyor insan. Hiç tanımadığınız insanlar tarafından belirttiğiniz bir fikir nedeniyle linçlenebiliyorsunuz. Bahsettiğiniz konunun ne kadar mantığa uygun ya da doğru dille yazılmış olması linç yemenizi, tepki görmenizi engellemiyor. O an bir tepki akımına uğrarsanız bu süreç büyüyerek devam ediyor. En sonunda konu bağlamından sapıp farklı yerlere farklı görüş ve fikirlere sıçrıyor. Hırsını alamayanlar kendi aralarında tartışmaya kavga etmeye devam ediyor.
Sosyal medyada varlık gösterebilmek isteyen bazı kişi veya hesaplar son dönemde fazlasıyla içerik hırsızlığına da başvuruyor. Başka ülkelerde başarı elde etmiş içerikleri hiç çekinmeden ya da izin almadan kullanıyorlar. Ünlü youtube kanallarından haber sitelerine kadar çoğu kişi ya da kurum bunu yapıyor. Türk içerik üreticileri bu hoş olamayan yola başvurarak orijinal içerik üretme alışkanlıkları kaybetmeye başladı. Trend olan ne ise ona yönelme kaygıları kısa sürede başarı getirse bile bir süre sonra kendilerine tıpa tıp benzeyen kopyalarının arasında kaybolmalarına sebep oluyor. Aynı haberleri aynı fotoğrafları kullanan sadece isimleri değişik kanallar ya da sayfalara dönüşüyorlar.
Anlayacağınız toplum olarak sokaklarda, iş yerlerinde olduğumuz kadar internet üzerinde de gergin ve karışık bir hayat sürüyoruz. İçinde bulunduğumuz olumsuz hava düzelmedikçe sosyal medyadaki bu sıkıntılarda çözülmeyecek gibi gözüküyor.
