Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
M. Ferruh Özmutaf

M. Ferruh Özmutaf

Yazar

Siz bu tohumu ekebilir misiniz?

Bugün sizlere bir garibin, Kral'a verdiği dersin öyküsünü anlatmak istiyorum...

Bir zamanlar Kaf Dağı'nın ötesindeki bir ülkede, bir garip adamcağız varmış. Bu garip adamcağızın; ne çoluğu, ne de çocuğu varmış. Doğru dürüst işi de olmayan bu garip; oradan oraya dolaşıp, bir lokma ekmek bulabilmek için az gidip, uz gidermiş. Ancak nafile... Bulunduğu ülkede başta Kral olmak üzere hep kendi ceplerini doldurmanın peşindeymiş...

Bu yüzden; "Halkımız karnını doyurabiliyor mu?", "Garip gureba ne alemde?", "Kocamışlar; aç mı, açıkta mı?", "Bir şeylere ihtiyaçları var mı?" gibi sorular hak getire; "Acaba ben nasıl köşeyi dönerim"in hesabındaymış,

Günlerden bir gün bu Garip Baba, bir beyin konağının önünden geçerken, açlıktan guruldayan karnının ağrılarını dindirmek için, bahçenin duvarından taşan ağacın dalından uzanıp bir armut alır. Onu da bir güzel midesine indirir. Tam da o sırada beyin bahçevanı, Garip Baba'nın tepesinde bitiverir. Bahçevan, Bey'ine yaranacak ya... Garip Baba'yı ensesinden kavrar; "Yürü bakalım... Sen bizim Bey'in bahçesinden armut çalarsın ha... Senin haddine mi, bu güzel armutları midene indirmek? Gel bakalım, şimdi bunun hesabını ver de aklın başına gelsin" diyerek Bey'in önüne atar.

Bey bir bahçevana bakar, bir de Garip Baba'ya; "Şuna üç-beş değnek vursam" diye düşünür. Sonra "Adam sende, yaşlı bir adam. Bir de bakarsın sopaya dayanamamış, elimde kalmış. Eceli benim elimden olacağına; varsın Kral'ımızın elinden olsun" diyerek; bahçıvanla birlikte yaka-paça tuttuğu Garip Baba'yı da alıp, Saray'ın yolunu tutar.

Kral avanesiyle taht odasındadır. İte kaka getirilen Garip Baba'ya bir göz ucuyla bakar, Bey'e dönerek; "Hayırdır? Bunun suçu nedir?" diye sorar.

Bey ikiletmeden cevaplar; "Efendimiz; bu hain adam, hırsızdır. Bahçemde binbir türlü meşakkatle yetiştirdiğim; sizin ağzınıza layık armutları birer-ikişer götürmüştür. Bahçevan bunu suç üstü yakalamıştır. Ben de size hediye edeceğim armutları yediği için, sizin önünüze getirdim. Artık karar sizindir" der.

Kral, adama, dönüp bir bakar, ardından da bahçevana döner ve "Efendinin söylediği doğru mudur?" diye sorar. Kral'ı bir anda karşısında gören bahçevanın nutku tutulmuştur. Konuşamaz, "Evet" anlamında emme-basma tulumba gibi başını bir aşağıya, bir yukarıya sallar.

Kral bu sefer; Garip Baba'ya bakar; "Bre densiz!.. Bana hediye edilecek, o canım armutları acımadan neden yedin?" diye sorar. Garip Baba; "Karnım çok açtı efendim. Karnımın açlığını bastırmak için bahçeden dışarıya sarkan daldan, düşmek üzere olan bir tanesini yemek zorunda kaldım... Ne olur beni affedin. Beni affetmeniz için size yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağan hediye edeceğim" der.

İmparator dudak büker; "Senin gibi aç birinde paha biçilemez ne olabilir ki?" diye sorar. Garip Baba, avucunu açar. Avucunun içinde sıkı sıkıya tuttuğu armut çekirdeğini uzatır; "Bu çekirdeği ekerseniz, bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz." der.

İmparator kahkahayı basar. Ardından da; "Ek bakalım o zaman... Seni ancak altından meyveleri görünce, affederim. Yoksa cezayı yiyeceksin" diye tehdit eder. Garip Baba ise ikna edecek bir ses tonuyla cevaplar: "Haşmetlim bu tohumu ben ekemem!.. Çünkü ben bildiğiniz gibi bir hırsızım. Bu tohumu ancak, ömründe hiç hırsızlık yapmamış, başkalarına hiç haksızlık yapmamış, yalan söylememiş, çalmamış-çırpmamış biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir. Yoksa onu ekeni zehirler, tarif edilemez acılarla öldürür. Sultanım, bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz..."

İmparator bir an irkilir, suratını asar... Bir süre eli şakağında düşünür. Ortalıkta çıt çıkmaz. Herkes Kral'ın vereceği kararı beklemektedir. Sonunda asabi bir ses tonuyla; "Ben Kral'ım bahçevan değil. O tohumu benim Sadrazam'ıma ver o eksin de altın meyveleri görelim" der.

Garip Baba, tohumu Sadrazam'a uzatır. Ancak Sadrazam, bir adım geriler, telaşla Kral'a dönüp yakına sıkıla itiraz eder.

"Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim. Sihirli tohumu ziyan ederim. Bence bu tohumu Hazinedar Başı eksin..." diyerek aradan sıyrılır. Şimdi bütün gözler Hazinedar Başı'na çevrilmiştir.

Hazinedar Başı da hemen sudan bir bahane bulur, bu görevi Silahtar Başı'na devretmeye yeltenir. Sadrazam'dan Hazineder Başı'na, Hazinedar Başı'ndan Silahtar Başı'na tohumu ekme görevi devredilir durur. Sarayda bulunan herkes sudan sebeplerle tohum ekme görevinden kaçar... Sonra Kral, doğan sessizliğin içerisinde bir süre düşünür. Başları öne eğilmiş Sadrazam'a, Hazinedar Başı'na Silahtar Başı'na bütün görevlilere dik dik bakıp; "Haydi bakalım, bu hırsıza tohumun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip sevindirelim" der. Ardından cebinden bir kese altın çıkarıp, Garip Baba'ya doğru atar.

Ardından Sadrazam, Hazineder Başı, Silahtar Başı, Bey ve erkânda bulunan ekâbirler birer-ikişer ellerini cebine atar.

Herkesin ceplerinden çıkan altınlar, Garip Baba'ya verilirken Kral, olanları sessiz sedasız izler.

Sonra da gülerek; "İşte armut tohumu yeterince altın verdi. Bizler de gerekli dersleri çıkardık. Şimdi fikrimi değiştirmeden bas git buradan be adam. Bugünlük bu ders hepimize yeter" diyerek, Garip Baba'nın sarayı terk etmesini bekledi. Daha söyleyecekleri bitmemişti. Ardından Bey'le bahçıvana döndü; "Yatırın şunları bir güzel falakaya... Ancak yedikleri deynek armut ağacından olsun da... Bir daha ayılık edip, garibin yediği bir armutta gözleri kalmasın" diye son kararını da açıkladı.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları