Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Siyaset zengin uğraşı mı?

Yüksek Seçim Kurulu, bağımsız milletvekili adayı olacakların 55 bin 598 bin lira, 100 bin imza toplayıp cumhurbaşkanlığına adaylığını koyacakların ise 555 bin 980 lira ödemeleri gerektiğini açıkladı.

Üç büyük siyasi parti ise aday adayı olacaklardan 20 bin lira ile 33 bin lira arasında ödeme yapmalarını talep ediyor. Ödenecek bu paralar aday listelerine girilememesi halinde geri ödenmeyecek.

Gerek Yüksek Seçim Kurulu''nun gerekse üç büyük siyasi partinin açıkladığı adaylık ve aday adaylığı tarifeleri siyasetin adeta zenginlerin ilgilenip yapabileceği bir uğraş haline gelmekte olduğunu gösteriyor.

Söz konusu tarifeler nedeniyle işçiler, köylüler, küçük esnaf ve sanatkârlar, emekliler, memurlar, öğretmenler, ev kadınları ve işsizlerin siyaset alanında boy göstermesi pek kolay değil.

Öyle anlaşılıyor ki önümüzdeki 5 yıl boyunca siyasette yine ağırlıklı olarak iş insanlarını, yüksek bürokratları göreceğiz, nüfusun büyük bölümünün Meclis''te temsil edilmediğine tanık olacağız.

Bana okullarda demokrasiyi "Halkın halk tarafından halk yararına yönetilmesidir" diye öğretmişlerdi.

Ya bana yanlış öğrettiler ya da bizim demokrasimizde bir sorun var.

Felaketlerin özel dili

Korona salgını döneminde pandemi, endemi, pik noktası, entübe hasta, asemptomatik vaka, karantina, enfekte, dezenfekte, hijyen, mortalite, filyasyon ekibi gibi sözcükleri çok kullanmıştık.

11 ili sarsan depremin ardından ise enkaz, kurtarma ekibi, depremzede, mucize kurtuluş, toplu mezar, DNA testi, hasarlı bina, imar affı, zayıf temel, deniz kumu, rant, müteahhit, AFAD, AHBAP, Kızılay, çadır kent, sahra hastanesi, eşya kurtarma, hırsızlık, yağma sözcükleriyle aşina olduk.

Korona salgını döneminde televizyon ekranlarında en sık karşılaştığımız isimler tıp profesörleri Mehmet Ceyhan, Tevfik Özlü, Bülent Ertuğrul, Esin Davutoğlu Şenol ve Alper Şener''di.

Deprem felaketinin ardından ise konuyla ilgili profesörler Naci Görür, Celal Şengör, Övgün Ahmet Ercan, Şükrü Ersoy, Şener Üşümezsoy, Mikdat Kadıoğlu gibi isimler adeta evlerimizin birer ferdi oldu.

önümüzdeki aylar ve yıllarda felaketlerle değil iyi olaylarla karşılaşırız ve konunun uzmanları da artık bunları yorumlar.

Kırmızı kart vergisi

Belçika''da futbol maçlarında kırmızı kart gören oyuncuların sayısı artmaya başlayınca yeni düzenlemeler yapılması gündeme gelmiş.

Ülkede halen doğrudan kırmızı kart gören oyuncu futbolla ilgili düzenleyici kuruma 1000 Euro ödüyormuş.

Buna ilaveten şimdi de "kırmızı kart vergisi"yle ilgili yasal çalışma başlatılmış.

Kırmızı kart gören futbolcu ilgili düzenleyici kuruma 1000 Euro''yu yine ödeyecekmiş ama buna ilave olarak devlete de yüzde 30 kırmızı kart vergisi ödemek zorunda kalacakmış.

Belçikalılar iyi düşünmüşler doğrusu.

Benzer nitelikte bir ceza ve vergi düzenlemesine bizde de acilen ihtiyaç var.

Televizyonda izlediğim Süper Lig ve Birinci Lig maçlarında oyunculardan toptan daha fazla birbirleriyle uğraştıklarına, rakibini sakatlayacak hareketlerde bulunduklarına, hakemin verdiği taç kararlarına bile itiraz ettiklerine, vakit geçirmek ve dinlenmek için yere yatıp kıvranmaya başladıklarına, zaman zaman seyirciyle ve rakip takımın teknik ekibiyle tartıştıklarına tanık olup üzülüyorum.

Futbolcuları faullü oynamaktan, centilmenlik dışı hareketler yapmaktan ancak etkin parasal ceza ve vergiler alıkoyar gibi geliyor bana.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları