Elbette biliyorum, ben bir ekonomi yazarıyım ve sizler de şimdi bana ekonomi ile bu konunun ne ilgisi var, neden alanının dışına çıkıyor ve bu konuda topa giriyorsun diye soracaksınız.
Cevabım hazır; ekonominin temeli güvendir ve bir ülkede güveni sağlamanın olmazsa olmaz koşulu da iyi işleyen, hızlı ve adaletli kararlar üreten bir yargı sistemidir.
Herhangi bir ülkede böyle bir yargı sistemi olmadığı müddetçe ağzınla kuş tutsan insanlar o ekonomiye inanmaz, güvenmez ve o ekonomide yatırım ya da iş yapmak istemez. Dolayısı ile ekonomik kalkınma ve gelişmenin olmazsa olmaz koşulu öncelikle iyi işleyen, tarafsız ve bağımsız adaletli kararları zamanında üreten bir yargı sistemidir.
Sedat Peker konusuna girmemin sebebi de tam bu Peker ülkedeki bürokrat, siyasetçi ve organize suç örgütleri arasındaki ilişkileri deşifre eden, son derecede vahim olayları bir bir anlatıyor ve lakin yargı sistemi kulağının üzerine yatmış, bu ihbarları duymazdan geliyor, herhangi bir tepki üretmiyor. İç ve dış kamuoyunda bu durum ülkede yargı sisteminin iktidar eli ile felç edildiğinin bir işareti olarak görülüyor, yargı sistemi üzerinde son derecede ciddi tereddütler oluşturuyor.
Bir düşünsenize eski bir İçişleri Bakanı''nın adı mafya hesaplaşmalarının ve çökme operasyonlarının içinde geçiyor, mevcuttaki İçişleri Bakanının adı Sezgin Baran Korkmaz davası ile birlikte anılıyor. Malum bu SBK davası son derecede ciddi uluslararası mali suç ithamlarını da kapsıyor. Ülkemizde görev yapmış ve yapmakta olan asli görevi suçla mücadele olan İçişleri Bakanlarının adının böyle son derecede vahim suçlar ve suçlular ile birlikte anılması ülkedeki sisteme güveni yerle yeksan etmez mi? Böyle bir ekonomiye kim inanır, kim güven duyar?
Bakın Sedat Peker uzunca bir süredir konuşuyor, çok ciddi ihbar, ifşaat ve ithamlarda bulunuyor, adeta suç duyurusu yapıyor. Bu ihbarların bir kısmı adli konular hakkında, lakin önemli bir kısmı ekonomik suçları da kapsıyor, uyuşturucu ticareti, kara para, rüşvet ve yolsuzluk konularında son derecede yetkili ve etkili insanların adının geçtiği suç duyurusu niteliğinde bilgiler bunlar. Kim kimin marinasına, oteline, fabrikasına çökmüş SPK''da kim ne haltlar karıştırmış Sedat Peker satır satır isim, gün ve yer vererek olayları anlatıyor. Bu suç duyuruları karşısında savcıların, müfettişlerin derhal harekete geçip ne olup bittiğini araştırması, sorup soruşturması gerekmez mi?
Gülşen''in, bir sanatçı kadıncağızın iki satırlık espri kabilinden sarf ettiği ve sonradan da özür dilediği kastı aşan sözleri üzerinde ter ter tepinen, yaldır yepelek yelken kürek soruşturma ve dava açan savcılar Sedat Peker''in sözlerini neden duymazdan geliyor? Sormamız, sorgulamamız gereken asli konu budur.
Elbette Peker''in her söylediği doğru olmayabilir fakat bu sözleri duymazdan gelmek kesinlikle son derecede yanlıştır. Bütün bu sözleri ciddi bir ihbar olarak kabul edip soruşturma açıp, sorgulayıp ne nedir ne değildir ortaya çıkarmak gerekmez mi?
Bakın peşin peşin söyleyeyim sonradan demedi demeyin Sedat Peker''in ifşaatları kâale alınmaz son derecede ciddi ve tarafsız bir şekilde yargı tarafından kamuoyunu tatmin edecek bir soruşturma yapılmaz ve gerçekler tüm çıplaklığı ile ikna edici bir şekilde gözler önüne serilmezse, bu ülkede adalete olan güven çöker! Üstelik sadece adalete olan güven de değil, tüm siyasi ve bürokratik sistem okka altına gider, hatta halk devlete olan inancını ve güvenini tamamı ile yitirir.
Bundan yirmi yıl önce AKP iktidara YOLSUZLUK, YASAKLAR VE YOKSULLUK ile mücadele sözü vererek, kamuoyunu bu söze inandırarak gelmişti. Şimdi halkın önemli bir kısmı AKP''yi yolsuzluk ile iç içe geçmiş, akla zarar yasaklar koyan ve Cumhuriyet tarihinde görülmemiş ölçüde bir yoksulluğa sebep olan siyasi hareket olarak değerlendiriyor. Seçimlere de şunun şurasında 9-10 ay kaldı AKP ve küçük ortakları bu değerlendirmeyi ve kamuoyunda oluşmuş bulunan bu yolsuzluklar ve hatta suç örgütleri ile iç içelik algısını değiştirecek işler yapamazlarsa emin olun sandığa gömüleceklerdir.
