Şampiyon Alcaraz, Djokovic'e hırsından raket kırdırdı: Zafer Arapkirli Wimbledon'ı yazdı

Cumartesi günkü kadınlar finalinde Çek kadın tenisçi Vondrousova'nın yazdığı "peri masalı"nı konuştuğum, tenis meraklısı bir arkadaşım, "yarın erkekler finalinde de neden böyle bir masal yazılmasın?" diyordu. Ben de "Böyle harika masallar, her 24 saatte bir yazılsaydı adı masal olmazdı..." diye karşılık vermiştim. Son yılları, "Üç büyükler"in (Novak, Rafael, Roger) domine ettiği tenis aleminde, 20 yaşındaki genç yetenek Carlos Alcaraz (maç öncesi Dünya 1 numarası), ilk Wimbledon finalinde aradan sıyrılıp, 2 numaradaki (7 kez Wimbledon şampiyonu) Djokovic'i yenip kupayı kaldırabilecek miydi?

Ve öyle oldu.

İki günde iki "Peri masalı"na tanık oldu, Wimbledon'ın Centre Court'u...

Sadece yıllık tenis takviminin değil, bu sporun tarihinin de tartışmasız en önemli, en çok beklenen turnuvası olan Wimbledon'a, kuşkusuz damga vuran dünya devleri arasına adını yazdırmıştı Novak Djokovic. Bugün 103'ncü maçına çıkarak, kendisinden önce Centre Court'ta 119 maça çıkan Roger Federer'e biraz daha yaklaşmış oldu. Kuşkusuz, Federer ve Nadal'ın "tenis tarihininin altın sayfalarında gerilerde kaldığı" bu alemde bugüne kadar "en büyük" unvanını elinde tutarak geldi bugünkü finale.

Açık konuşmak gerekirse, AELTC (All England Lawn Tennis and Croquet Club) kortlarının eski bir müdavimi olarak, burada nice esfaneler seyretmiş biridir bu satırların yazarı. Birleşik Krallık'taki muhabirlik yıllarımda, hemen her yıl bu turnuvaya akredite olup, önemli maçları ve tabii ki özellikle de finalleri izledim. Ne Becker'leri, ne Edberg'leri, ne Borg'ları, ne Agassi'leri, ne Sampras'ları, ne İvaniseviç'leri canlı canlı izledi bu gözler, yıllarca. Djokovic hayranlarını ve taraftarlarını üzmek istemem ama, onların "ligi"nde bir efsane olmadığını söylemem lazım.

Tek bir gerekçe bile sunmam gerekse, Centre Court'ta yıllar boyu izlediğim hiçbir şampiyonun, karşısında "underdog" (mazlum) olarak görünen rakibine verilen seyirci desteğine böylesine "olgun olmayan" bir reaksiyon verdiğini hatırlamıyorum. Bugünkü finalde, İspanyol Alcaraz'ı yoğun biçimde destekleyen seyirci ile anlamsız bir "didişmeye" girmesi, bir şampiyona yakışmayan bir eksi puandı.

Wimbledon; efsane gelenekleri, çilek ve kremaya eşlik eden şampanyası, genellikle "up market" seyirci profili, kraliyet ailesinin özel bir hamilik ve ilgi göstermesinin yanısıra, her yıl Centre Court'ta sürpriz taraftarlık seçimlerinin şampiyonları etkilediği bir yerdir.

Tabii, teknik anlamda "tenisten" konuşursak, Djokovic'in, yukarıda zirkettiğim büyük şampiyonlardan "geride" bir özelliği de, "zor zamanlarda izleyenlerin ağızlarını açık bırakacak reaksiyonlarının" daha az olmasıdır. Mesela bir Agassi'nin ya da Sampras'ın, hatta 2001'de "sürpriz şampiyon" Goran Ivanisevic'in (halen Djokovic'in coach'u) bile o "balyoz gücünde" servisleri ve volelerini pek göremezsiniz Novak'ta. Daha sade ve "öngörülebilir" bir oyundur onunki. Üstün kaliteli, akıllı, kurnaz, zeki, ama "öngörülebilir..."

Nitekim, tam da bu özelliği ile, rakibi 20 yaşındaki genç finalist Alcaraz'ın hırslı reaksiyonları karşısında bocaladığını gördük. İlk sette çok üstün oynayıp 6-1 kazanıp "tamam, bu final kısa sürecek galiba" (sonuçta 5 saate dayandı) dedirttikten sonra, ikinci sette Djokovic'i öldürüp ödürüp diriltti. Tie Break'te durumu 1-1 yaptı.

85 dakika süren 2'nci sette, Djokovic karşısında "daha bir şampiyon adayı" görüntüsü verdi, hırslı İspanyol Alcaraz. Bireysel sporlarda, örneğin güreş, boks, uzakdoğu sporları, masa tenisi ve özellikle de teniste "öngörülemezlik" çok önemlidir. İşte Alcaraz'ın ikinci setteki performansı, bunun en somut kanıtıydı. Djokovic açısından da tam tersi bir durum söz konusuydu. Buna bir de, bu seviyede bir şampiyonun düşmemesi gereken "Seyirci de baskı yapıyor. Eyvah ne yapacağım" hatası, Sırp yıldız için önemli bir başka handikaptı. Bunlar üst üste eklenince, Carlos Alcaraz, rakibini pek çok kez ters ayakta ve çok uzaklara sürüklenmiş durumda bırakıp harika sayılar alıyordu.

Üçüncü setin ilk oyununu alan Alcaraz'ın bu göz kamaştıran oyunu, en başta "kolay biter" dedirten finali, "final gibi bir final"e dönüştürdü. Daha da rahatlayan Alcaraz, başta locadaki İspanya Kralı VI. Felipe olmak üzere taraftarlarını iyice coşturmaya başladı. Aynı setin 5'inci oyunu tam 26 dakika sürdü. Defalarca "deuce" durumu yaşanırken, izleyenler adeta tenise doydular. 6'ncı oyunu ise, adeta "formalite" gereği oynandı ve Novak, kaderine razı oldu.

İşte bu sette Alcaraz, "Yapabilirim" demeye çoktaan başlamıştı bile...

Maçın hikayesi, ilk sette "Bu işi kolay bitirir Novak..."tan, 4'ncü sette "Novak havlu atıyor galiba"ya dönüşüyordu. 5'nci sette işler başabaş gitmesine rağmen Novak'ın, rakibine "sürprizler" yapamaması, Alcaraz'ın ise tam tersine hep "sürpriz return'ler" ile devleşmesi "şampiyon kumaşı" işaretleri veriyordu. Özellikle Novak'ı zor durumda bırakan usta işi "slice"ları (kesme) ve "drop shot"ları (usulca file yakınına bırakmalar) ile finale damgasını vurdu genç yıldız Alcaraz... Novak'tan ise göremedik bunları.

Son oyuna 5-3 önde ve servis karşılayarak girdi Alvaraz ve artık herkes daha o noktada "ne olacağını" anlamıştı sanki...

Novak Djokovic efsanesini, adeta Centre Court'a gömen genç İspanyol, 1 numara olarak girdiği korttan, "Wimbledon Şampiyonu" olarak çıkmayı başardı. 6-1, 7-6, 6-1, 3-6 ve 6-4

Tam anlamıyla, "Epik bir final" izledik.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları