Bunca yıl yaşadım, bunca şaşırtıcı olay gördüm ama Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir kişi için mevlit okunmasının müftülük tarafından kurumsal olarak reddedildiğini ilk defa duyuyor, ilk defa görüyorum.
Normal şartlar altında mevlit okutmak istediğinizde caminin imamı ile konuşur, tarih saat belirlersiniz olur biter. Öyle ciddi bir resmî işleme, başvuruya falan gerek yoktur, oysa bu sefer ret yazısı müftülükten gelmiş!
Cami imamı muhtemelen konu önüne gelince müftülüğe sormuş, müftülük de Diyanet''e danışmış ret yazısını onun üzerine yazmıştır ki bu da bize ortada kurumsal bir tepki olduğunu gösterir. Olay zaten bu dediğim şekilde cereyan etmemiş sadece bireysel bir saçma karar olsa olay kamuoyuna yansıyınca Diyanet İşleri derhal açıklama yapar bu olaydaki sorumluluğunu reddeder, sorumluları cezalandırır ve gereğinin yapılmasını sağlardı değil mi?
Açıkça söylemek gerekirse Diyanet İşleri''nin bu kurumsal tepkisini görünce insan iyi ki cenaze namazı kılınmasına müsaade etmişler diye düşünmeden edemiyor.
Bakın Sinan Ateş''in 30 Aralık''ta vahşice katledilmesinin üzerinden haftalar geçti fakat mensup olduğu genel başkanlığını yaptığı Ülkü Ocakları hâlâ sessiz...
Ülkü Ocakları cenazeye sahip çıkmadı!
Ülkü Ocakları, Sinan Ateş''in cenazesine katılmadığı gibi olaya dair bir açıklama bile yapmadı, aileye başsağlığı dileyerek bir taziye mesajı bile yayınlamadı ve bugün dahi kurumsal web sitesinde olaya dair tek bir satır bile yok...
Mensup olduğu siyasi görüş Milliyetçi Hareket Partisi sessiz!
Bahçeli herhangi bir konuşmasında adını bile anmadı, aileye bir başsağlığı dahi dilemedi ve ne Bahçeli kişisel olarak ve ne de MHP kurumsal olarak bir taziye mesajı dahi yayınladı.
İktidarın başı Recep Bey sessiz!
En küçük bir olayda ortalığı ayağa kaldıran, kitleleri harekete geçiren büyük protesto gösterileri düzenleyen ve her önemli cenazeye katılan ya da AKP ileri gelenlerinin katılmasını sağlayan Recep Bey bu konuda dilini yutmuşçasına suskun...
Peki, hepimize mantıksız gelen bu saçma sapan suskunluk ve bu tavır neden?
Bu tavrı anlamak için cinayetin nedenini, arka planını ve gerçek azmettiricisini bulmak gerekmektedir.
Özel Harekâtçıların ve bazı siyasetçilerin karıştığı konuşulan bu suikastın gerçek nedeni ne olabilir?
Sinan Ateş bir akademisyen, bir bilim insanı yer altı dünyası ile gizli kapaklı ilişkileri olması pek de beklenebilecek bir insan değil. MHP ve Devlet Bahçeli de yeraltı dünyasından birçok figürle görüşmekten ve hatta onlara özel aflar çıkarmaya çalışmaktan bile sakınmayan bir isim, böyle bir sebepten tepki oluşması pek beklenemez. Eğer bu konuda bir itham varsa onu da kamuoyunun bilmesi ve gerçeklerin ortaya çıkması gerekir.
Bakın Sinan Ateş''in kamuoyunda pek konuşulmayan bir görevi daha olmuş!
Sinan Ateş, 15 Temmuz Darbe Girişimi''nin ardından MHP bünyesinde kurulan FETÖ Komisyonu''nun başkanlığını yapmış.
Acaba burada keşfettiği bir bilgiyi ifşa edeceğini anlayan bazı güçlü, yetkili ve etkili isimler infaz emrini vermiş olabilir mi?
Tetikçilerin uyuşturucu bağlantısı bize işin içinde uyuşturucu ile ilgili bir hususun olabileceğini de düşündürüyor. İnsan açıkçası acaba Sinan Ateş bazı yetkili ve etkili isimler ile uyuşturucu ticareti arasındaki bir bağı keşfetti de açıklamasın diye mi susturuldu diye düşünmeden edemiyor.
Olayın hemen akabinde Ülkü Ocakları ile MHP''ye yakın bazı kaynakların ve bazı organize suç örgütü mensuplarının Sinan Ateş''i "FETÖ ajanı" ilan etmesi de dikkate değer bir olgudur.
Sizde de sanki birileri FETÖ gerekçesiyle bu cinayeti meşrulaştırmaya ve bu sayede örtbas etmeye çalışıyor gibi bir algı oluşmuyor mu?
İşin açığı bu iktidar kaldıkça ve MHP''ye böyle bağlı oldukça bu cinayet hiçbir şekilde aydınlatılamaz, tetikçi bulunsa bile olayın arkasındaki azmettiriciler ortaya çıkarılamaz diye düşünüyorum.
