Sıklıkla takip ettiğimiz konu başlığı "Rüşvet"

Devlet kurumlarında onun bunun rüşvet isteyip verdiği yazılıyor.

Şimdi ben bu konuyu aydınlığa şeyetmek için hummalı bir çalışmaya girdim.

Konunun tarafı olan Onun, Bunun yanına gidip mikrofon uzattım.

Ben: Baa baksana sen, sen neden rüşvet verdin?

Onun: Bana soracağına git de rüşvete sor. "İlle beni al ve Bunun''a ver diye tutturdu". Ben de ne yapayım, aldım. Aldım ama sadece vermek için aldım.

Ben: Yani sen alıcı değilsin.

Onun: Alıcıyım ama aslında vericiyim. Bunu bana değil Bunun''a sor.

Ben: Baaa bak sana sen Bunun. Koskoca iş insanısın, utanmıyor musun rüşvet almaya?

Bunun: Ne utanacağım. Onun geldi "Al bu rüşveti" dedi.

Ben: Sen de aldın elbet?

Bunun: Önce araştırdım elbet. Onun''a sordum "Senin mi bu?" diye. "Değil" dedi. Onun değilse bari benim olsun dedim. Ben de almasam "Onun Bunun rüşveti" derlerdi, kıyamadım.

Ben: İnanayım mı?

Bunun: Sana ne yalan borcum var? Şimdiye dek benim yalan söylediğimi ne zaman gördün? Ayrıca sen kaç kez benim ofisime gelmiş bir gazetecisin.

Duvarımda rahmetli dedem ve babamın yanındaki o boş çerçevede ne yazar? "Yalan söylemem, doğruyu bulamazsın!"

Sen eğer bu işin gerçeğini öğrenmek istiyorsan git Rüşvet''e sor.

Mantıklı geldi.

Hemen Rüşvet''e sordum.

Ben: Baaa baksana sen, nedir bu işin aslı?

Rüşvet: Çok basit.

Eskiden bir reklam vardı "Alıyorum, veriyorum ekonomiye can veriyorum" diye. Hatırladın mı?

İşte, o reklamdaki alıp veren vatandaştı ama vatandaşta para kalmadı. Parası olan vatandaşın da alım gücü kalmadı.

Eee, böyle mal mal oturup ekonomimizin can çekişmesine şahit olmaya kıyamadım ve kendimi feda edip "Bari beni alın verin" dedim. Hem kendimi adam yerine konmuş hissediyorum hem de ekonominiz canlanıyor.