Refah ve ücretler gerçekten de arttı mı?
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonuna (Türk-İş) bağlı işçilerle bir araya geldi ve buradaki konuşmasında; iktidarları döneminde milli gelirin Türk lirası olarak yaklaşık 11 kat yükselirken, asgari ücretin 16 kata yakın arttığını söyledi.
Erdoğan, konuşmasının devamında "Aynı fevkalade yükselişi emekli maaşlarında da görmek mümkündür. Öyle ki 27 kat artan emekli maaşları vardır." diye konuştu.
Erdoğan, bugüne kadar yaptıkları tüm toplu sözleşme görüşmelerinde hep çalışanların gelirlerini ve refahlarını yükseltecek formüller üzerinde durduklarını belirterek, kamu işçilerinin ücretlerindeki artışların, özel sektörü de benzer yönde hareket etmeye yönelttiği için burada çıkan rakamların kısa sürede tüm çalışanlara şamil olduğunu söyledi.
Erdoğan konuşmasının devamında da, "Göstergeler, ekonomideki pozitif yükselişin artarak süreceğine işaret ediyor. Tüm bu olumlu gelişmeler, hem işçilerimizin hem memurlarımızın toplu sözleşmelerinde oldukça tatminkâr artışlar yapmaya kavuşma imkânı sağladı. Mesela geçtiğimiz ay imzalanan Kamu İşçileri Toplu Sözleşme İş Sözleşmesiyle 700 bin kamu işçimizin ücretlerinde çok ciddi iyileştirmeler yaptık. Bu kapsamda asgari ücret ile 4 bin lira arasında ücret alan işçilerimize seyyanen 500 lira zam yaptık. Böylece 4 bin liraya kadar olan işçilerimizin ücretlerinde yüzde 34, tüm işçilerimizin ücretlerinde ortalama yüzde 25 artış gerçekleşti. Sosyal yardımlar, ilave tediye ikramiyeleri gibi ödemelerle aylık giyinik ücret tutarı 9 bin lirayı aşmıştır." dedi.
Bunlar oldukça iddialı laflar, bir politikacının kendi iktidarları döneminde halkın ve özellikle de çalışanlar ve emeklilerin refahını arttırması büyük bir başarıdır ve ne kadar övünse de yeridir.
Peki, AKP'nin iktidarı döneminde halkın, çalışanların ve emeklilerin refahı gerçekten de denildiği gibi arttı mı?
Öncelikle enflasyon oranlarının doğru ölçülemediği bir ekonomide büyüme verileri de anlamını kaybeder bu yüzden özellikle uzun dönemlerde Türk Lirası karşılaştırmalar pek bir anlam ifade etmez.
Bu yüzden karşılaştırmayı ücretlerin gerçek satın alma gücünü gösteren altın üzerinden yapmak gerekir.
Altın hesabına bakarsak: 2002 yılında ortalama bir memur maaşı ile 22,1 ve en düşük memur maaşı ile ise 14,9 adet çeyrek altın alınabiliyordu. 2021 yılı Temmuz zamları sonrasında ise sadece ve sadece 6 çeyrek altın alınabiliyor. 2003 yılında 318 TL olan asgari ücret ile 22 TL olan çeyrek altından 14,4 adet alınabiliyordu. Bu gün ise asgari ücret ile ancak 3,5 çeyrek altın alınabilmektedir. Bu kıyaslama bize işçi ve memur maaşlarının nasıl eridiğini, alım gücünü nasıl kaybettiğini en net gösteren kıyaslamadır.
Diğer bir gerçekçi ölçüm yöntemi ise enflasyonun daha kontrollü seyrettiği, rezerv para olan dolar ile ölçüm yapmaktır.
AKP iktidarının son 5 yılında dolar bazında ölçülen milli gelir ve kişi başına düşen milli gelirin seyri ile diğer temel verileri gösteren tablo ise şöyle:
SON 5 YILA AİT TEMEL GÖSTERGELER
2016 2017 2018 2019 2020 2021/6
GSYH Milyar $ 856 851 789 761 717
KİŞİ BAŞI GELİR $ 10.964 10.696 9.792 9.213 8.599
AOFM 8,20 11,95 17.75 23.90 7,40 17
İŞSİZLİK 10,9 10,9 11,0 13,7 13,2 13,2
TÜFE 8,59 11,92 20,3 11,84 14,6 17,5
ÜFE 33,64 7,36 25,15 42,89
DOLAR/TL 2,89 3,57 4,89 5,69 6,85 8,6
Hem altın ve hem de dolar bazında yapılan ölçümler işlerin yolunda gitmediğini ve refahın artmadığını göstermektedir.
Bu arada unutmadan söyleyeyim; Erdoğan'ın son toplu iş sözleşmesinde arttırdık dediği veri iki yıla ait, yani ücretlere 1 yıl için yüzde 34 zam yapılmadı, bu iki yıldaki toplam zam, bu benzetme bir televizyon kanalında dolar kurunu düşük göstermek için yarım dolar 3,5 lira denmesine benziyor.