Önce 3 çocuk, şimdi de 30 yaş!

Cumhurbaşkanı Erdoğan uzun yıllar vatandaşlara “3 çocuk yapın” tavsiyelerinde bulundu.

Gittiği düğünlerde, katıldığı davetlerde, her yeni evlenen çifti gördüğünde muhakkak 3 çocuk diye tembihliyordu.

Erdoğan, 2008 yılında Uşak’ta Dünya Kadınlar Günü etkinliğinde Avrupa’da artan yaşlı nüfusunu örnek gösterip, genç nüfusun önemine vurgu yapmış, “Çocuk berekettir. Onu da bilmemiz lazım. Benim 4 tane çocuğum var. Memnunum, keşke daha fazla olsaydı. Hepsi de bereketiyle geldi” sözlerini sarf etmişti.

Herhalde düğün davetleri eskisi gibi gelmiyor, yeni evlenmiş çift pek göremiyor olacak ki, "Kızlarımız da erkeklerimiz de çoğu 30'u aşkın evleniyor veyahut da çoğu evde kalıyor. Böyle bir şey olur mu?" açıklamasında bulundu.

“Üç çocuk yapın”dan “neden evlenmiyorsunuz” noktasına gelindi.

Erdoğan, büyük tepkilere neden olan bu sitemi farklı saiklerle yapmış olsa da ülkenin ezici bir çoğunluğunun hemfikir olduğu bir konu var: “Ekonomik zorluklar”

Elbette mesele sadece maddi zorluklardan ibaret de değil.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre evlilik için seçilen ortalama yaş, son 3 yılda arttı. Türkiye genelinde 2016’da erkeklerde 27,6, kadınlarda 24,5 olan ortalama ilk evlilik yaşı, geçen yıl erkeklerde 30,2’ye, kadınlarda ise 26,5’e çıktı.

Ben de evlilik yaşı tartışmalarını Psikolog Damla Gencer ve Yeni Ekonomi Derneği Başkanı Mustafa Çetinkaya ile konuştum.

Meselenin hem maddi hem de manevi boyutunu değerlendirdik.

Buyurunuz…

“En önemli 3 sebep”

“Evlilik yaşının artıyor olmasının çeşitli nedenleri var” diyen Yeni Ekonomi Derneği Başkanı Mustafa Çetinkaya, “Birincisi insan ömrü uzuyor ve erken yaşta evlenme baskısı azalıyor. İkincisi, eğitim ve kariyer odaklı bakış açısı ön plana çıkıyor. Lisans veya lisansüstü eğitimine devam eden nüfus artıyor, üniversite sonrasında işe girmiş olanlar ise biraz mesafe kaydetmek, mümkünse para biriktirmek istiyorlar. Üçüncüsü, evlenmenin ekonomik yükü artıyor. Türkiye özelinde, alım gücü düşüyor ve maaşlar asgari ücrete yakınsıyor. Ev fiyatları ve kiralar yüksek. Ev eşyalarının fiyatları artıyor. İnsanların para biriktirmeleri özellikle büyük şehirlerde zor. Hadi evlendiler bir şekilde, sonrasında nasıl geçinecekler? Boşanma nedenleri arasında ekonomik faktörler dikkat çekiyor. Bu nedenle de imkanlarını geliştirene dek evlenmeyi öteliyorlar. Umarım herkes mutlu bir yuva kurmak için gerekli maddi imkanlara sahip olur” şeklinde konuştu.

“Herkes seni tek olarak kabul ediyor”

İnsanların derin bir kimlik arayışı içerisinde olduğunu belirten Psikolog Damla Gençer, “Bir de artık insanlar post-modern çağda bireyselliğe daha yatkın. Eskiden çift olarak hayatta var olabiliyordun bir yaştan sonra. Artık herkes seni tek olarak kabul ediyor, çift olsan bile. Dolayısıyla tek eşliliğe geçiş bence insanlar için eskiye dönüş oluyor. Yani retro bir hayata dönüş yapmak zorunda kalıyorsun. O da bence zor artık çünkü bireysel olman için her şey. Bireysel olarak kendini var edebilmek ve otantik bir seçim yapmak için de bir yaşı geçmiş olman gerekiyor, olgun bir genç nesil yok” diyor.

“İnsalar anlam arayışındalar”

Geçmiş yıllarda 30 yaş üzerinde bulunan insanların evlenmemiş olmaları sosyal ya da iş hayatında dışlanmaya sebebiyet verdiğini belirten Gençer, “Ama şimdi post-modernizm biraz daha bireysellik ve yalnızlık getirdi. İnsanlar daha derin bir kimlik kazanımı arayışındalar. Anlam arayışındalar. Bu yolculuk tek başına yapılıyor. Dolayısıyla biriyle çift olabilmek için gerekli olan şeyler sosyal hayatta var olabilmek ya da maddi destek olmaktan çıktı. İnsanlar ne istediğini de arıyor. Kendi bireyselliklerine ve otantik var oluşlarına iyi gelecek birilerini arıyorlar. Bu da olgunluk gerektiriyor” diye konuştu.

“Seçilmemiş şeyler için mutsuzluk duyarız”

İnternetin ve doğal olarak sosyal medyanın hayatımızın merkezine yerleşmesinin de evlilik yaşının yükselmesine ciddi bir etkisi olduğunu vurgulayan Gençer, “Sosyal medyanın delisi olan, sürekli sosyal medyada vakit geçiren insanlar, evlenmeye karar verince bir anda sanki bunlardan hiç anlamıyor gibi davranıyorlar. Konuştukları şeyler sığlaşıyor arayışı bitiriyor. İnsanlara çok fazla seçenek sunuyor. Çok fazla seçenek olduğunda her zaman seçilmemiş şeyler için mutsuzluk duyarız. İçimizde her zaman bir mutlu olma dürtüsü var, iyi oluşumuzun çaresini aramak zorundayız. Mutluluk üreteceğimiz durumlar yaratmamız gerekiyor. Bu da seçeneklerin hepsini seçmek istememize yol açıyor. Bu kez de ne istediğimizi düşünmeye başlıyoruz, olgunlaşmaya başlıyoruz. Kimlik yaratımımızın da bir parçası gibi… Kolay bir şey değil bence anlam arayışı” ifadelerini kullandı.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları