Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

O sıfırları kim aldı?

İlginç bir tesadüf.

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer''in, "Son 20 yıl eğitimde bir başarı hikâyesidir" demecini verdiği gün ÖSYM, üniversiteye giriş sınavında 96 bin 518 öğrencinin sıfır puan aldığını açıkladı.

ÖSYM''ye göre, 40 soruluk temel matematik testinde doğru yanıt ortalaması 6.9''da kaldı.  Yine 40 soruluk Türkçe testinde ise doğru yanıt ortalaması 17''yi ancak buldu.

Temmuz ayının başında açıklanan Liselere Geçiş Sınavı (LGS)  sonuçları da son derece vahimdi.

Sınava giren 1 milyon 31 bin 799 adaydan 199 bin 963''ü sıfır aldı.

Türkçede 2 bin 786, İngilizcede 83 bin 163, İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük''te 12 bin 485, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi''nde 10 bin 937, matematikte 84 bin 711, fende 5 bin 881 öğrenci bir tek soruyu bile doğru çözemedi.   

Bakan Bey''in dediği gibi iki sınavın sonucu da tam bir "başarı hikâyesi."

Avrupalılar bizi ne kadar kıskansa az!

...

Bu tablonun nedeni ne? Hem ortaokul hem lise mezunu çocuklarımızın adeta tel tel dökülmesinin ardında ne var?

Bana kalırsa sınavdaki sıfırları aslında çocuklarımız değil eğitim sistemimiz aldı.

Nitelikli öğretmen yetiştiremiyoruz, bir...

Sınıflarımız hâlâ çok kalabalık, iki...

Müfredat programları çağa uymuyor, üç...

Çocuklar yeteneklerine göre eğitilmiyor, belli kalıplar içinde kalmaları isteniyor, dört...

Mesleki eğitime gerekli önem verilmiyor, beş...

Gelir dağılımındaki eşitsizlik eğitime de yansıyor, düşük gelirli ailelerin çocuklarının aldığı eğitim diğerlerine göre yetersiz kalıyor, altı...

Üstün zekâlı ve özel yetenekli çocuklar zamanında keşfedilemediği için klasik eğitim içinde kaybolup gidiyor, yedi...  

Eğitim alanında sağlıklı programlar yapılmıyor, ülkenin ihtiyaç  duyduğu alanlarda eleman yetiştirmeye özen gösterilmiyor, birçok üniversite meslek diploması değil işsizlik diploması veriyor, sekiz...

 

+

 

"Bak yine sinirlendim işte..."

- Kira artışına kızdı, evi yakmaya kalktı...

- Yol verme kavgası karakolda bitti...

- Gürültü yaptı diye komşusunu dövdü...

- Bahşişi beğenmedi, damada saldırdı...

- Geciken kuryeyi hastanelik etti...

- "İlgi gösteren yok" dedi, hemşireyi tokatladı...

- Yakınının ölüm haberini alınca doktoru yumrukladı...

- Park yeri tartışmasında komşusunu bıçakladı...

- Çıkarıldığı işyerinin camlarını kırdı...

...

Öfkenin yol açtığı bazı olaylar medyaya bu başlıklarla yansıdı.

Peki, neden böyle oluyor, neden konuşarak çözülebilecek birçok sorun  bazen karakolda, bazen hastanede, bazen mahkemede, bazen cezaevinde ve bazen de mezarda bitiyor? 

...

Psikiyatri uzmanları, Türk insanının sık sık yaşadığı öfke patlamalarının ardında yetişme tarzı, çocuklukta yaşanan travmalar, eğitim sisteminin iyi insan yetiştirme konusunda yetersizliği, ruhsal hastalıklar, haksızlığa uğradığını düşünenlerin ilgili kişi ve kurumlara yaptıkları şikayetlerden çoğu kez sonuç alamaması, açılan davaların yıllarca sürmesi, işsizlik, geçim sıkıntısı, eş ya da sevgili tarafından terk edilme gibi nedenler olduğunu söylüyorlar.

Tabii, öfkeye bunlardan biri neden olabileceği gibi birkaçı da bir arada  yol açabiliyor.

...

Sağlık Bakanlığı şimdiye kadar öfke sorununa sadece sağlık çalışanlarının güvenliği açısından baktı, toplumun genelini ilgilendiren ciddi bir sağlık sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu ne yazık ki görmedi ya da görmek istemedi.

Yani öyle anlaşılıyor ki koronayla olduğu gibi öfkeyle yaşamaya da devam edeceğiz.

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları