Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Ne sokak ne barınak

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Hayvanların yeri sokaklar değil barınaklardır" açıklamasının ardından belediyelerin sokak köpeklerini toplayıp barınaklara götürme çalışmaları hız kazandı.

Hayvan hakları savunucuları ise buna karşı çıkıyor, barınakların koşullarının son derece kötü olduğunu belirtiyor, hayvanların mevcut ortamlarından koparılmaması gerektiğini savunuyorlar.

*

Ben iki görüşe de katılmıyorum.

Köpeklerin yaşam alanı sokaklar olmadığı gibi barınaklar da değildir.

Sokakta yaşayan köpekler açlık ve soğuk nedeniyle sık sık hastalanıyor, 16 yıl sürmesi gereken ömürleri çoğu kez 2-3 yılla sınırlı kalıyor.

Ayrıca, yaşadıkları zor koşullar bazı köpeklerin saldırganlaşıp insanlara zarar vermesine de yol açıyor.

Dolayısıyla sahibi olmayan köpekleri sokakta yaşamaya mahkûm etmek onları açlığa, sefalete, hastalığa ve erken ölüme terk etmek anlamına geliyor.

Gelelim, barınaklara:

Birkaç yıl önce Ankara'da Mühye Köyü'nde Çankaya Belediyesi'ne ait barınağa yolum düşmüştü.

Orada tanık olduklarım üzücüydü.

Evet, veteriner hekimler, teknisyenler ve diğer elemanlar ellerinden geleni yapıyorlardı ama tellerle çevrili sınırlı bir alanda adeta tıklım tıkış tutulmaları köpeklerin hiç mi hiç hoşuna gitmiyor, yaşadıkları derin acı ve bunalım gözlerinden okunuyordu.

*

Bence çözüm, sokak köpeklerinin ya sahiplendirilmesi ya da doğal yaşam parklarında yaşamalarının sağlanmasından geçiyor.

Etkin bir kampanyayla bu köpeklerin bir kısmı sahiplendirilebilir.

Diğerleri ise kurulacak doğal yaşam parklarında sürdürmelidir yaşamlarını.

Hayvanlar kısırlaştırıldıktan sonra özgürce gezip yaşayabilecekleri bu parklarda tutulmalı, barınma, beslenme ve sağlık gereksinimleri düzenli şekilde belediyeler tarafından karşılanmalıdır.

Söz konusu parklar ziyarete açık olmalı ve hayvan severler istedikleri zaman gidip hayvanları sevebilmeli, onlarla vakit geçirebilmelidir.

Son bir not:

Sokak kedileriyle sokak köpeklerini aynı kategoride değerlendirmek yanlış olur. Kedi konusunu da başka bir yazıda ele alırım.

BEYAZ TÜRK KAVRAMI

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Beyaz Türkler hayvanlarınıza sahip çıkın" şeklindeki sözleri unutulmaya yüz tutmuş "Beyaz Türk" kavramını yeniden gündeme taşıdı.

Bu kavram nasıl çıkmıştı, ne anlama geliyordu?

Ertuğrul Özkök, 2014'te yayınlanan "Bir Beyaz Türk'ün Hafıza Defteri" kitabının girişinde bunun hikâyesini özetle şöyle anlatıyor:

"Beyaz Türk kavramını ilk defa rahmetli Ufuk Güldemir kullandı.

Bu kavram onun gözünde sosyolojik açıdan Türkiye'nin belli bir kesimini temsil ediyordu. Laik, Atatürk değerlerine inanan, modern hayat tarzına bağlı bir kesim.

2010 yılından sonra ben devreye girdim ve kavramı yeniden tarif ettim.

Türkiye'nin küçümsenmeyecek bir bölümünde, yeni muhafazakâr dönemin insan profiline aykırı bir kesim vardı. Onlar, ülkeyi yönetenler ve onların müttefiki olan kimi liberal aydınlar tarafından devamlı horlanıyordu. Sanki manevi gettolarda yaşamaya mahkûm edilmiş bir ruh halindeydiler. Kendilerini kendi ülkelerinde parya gibi hissetmeye başlamışlardı.

Beyaz Türk kavramını işte böyle bir dönemde, ülkenin hâlâ en eğitimli, en modern ve Batı'ya en açık kesimine 'utanılacak bir şeyimiz yok' diyebilmek için kullanmaya başladım."

 

...

 

Kitabın bir yerinde Özkök'ün, "Ayıptır söylemesi ben sonradan görme bir Beyaz Türk'üm" dediğini de hatırlatayım bu arada.

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları