Meydan deyince!

Meydan deyince gözlerimizin önüne, er meydanları gelir, seçim meydanları gelir, savaş meydanları gelir. Geçmişte Milli Bayramlarımızı ve Mahalli kurtuluş günlerimizi kutladığımız meydanlar gelir.

Heyecan gelir, coşku gelir, dile dökemediğimiz hisler ve duygular gelir.

Meydan deyince; Kel Aliço'nun, Kurtdereli Mehmet Pehlivanın, Koca Yusuf'un fırtına gibi estiği Kırkpınar gelir.

Meydan deyince; Murad-ı Hüdavendigar'ın şehit düştüğü Kosova gelir…Sultan Alparslan'ın muzaffer olduğu Malazgirt gelir…Sultan II. Kılıçarslan'ın Anadolu'ya Türklük mührünü vurduğu Miryakefalon gelir…Muhteşem Süleyman'ın rüzgar gibi estiği Mohaç gelir! Türkiye Cumhuriyetinin banisi Mustafa Kemal Paşa'nın 22 gün 22 gece savaştığı Sakarya gelir. 26 Ağustos gece sabaha karşı başlayan, 9 Eylül'de İzmir'de biten müjdelerle yüklü Büyük Taarruz gelir.

Meydan deyince; "Dök zülfünü meydane gel" diyen Tanburi Mustafa Çavuş gelir! O güzel Buselik makamında ki şarkıyı sevdiren Münir Nurettin Selçuk gelir!

Meydan deyince, meydanları şenlendiren Osman Bölükbaşı gelir…

Gelirde gelir…

*****

Eskiler söz atını meydana sürerlerdi. Bugün yapılan yine aynı şey. Söz atları meydanda, atlar ve cengaverler yerine sözler çarpışıyor.

Meydan bildiğimiz o meydan…Yiğitlerin dolaştığı, onların ayak seslerini unutmayan, unutamayan, her yiğidi anan, unutturmayan aynı meydan!

Meydan yalancıların hiç sevmediği, bir türlü çıkmamak için ayak dirediği o meşhur alan.

Meydan mihenk taşı…Taşın altına değil elini, değil gövdesini, yüreğini koyanların geldiği buluştuğu yer.

Meydan sırların çözüldüğü, yalanların hakikatleri saklayamadığı, dizlerinin titrediği bir saha…

Meydana bakmak demek, bakmakla görmek arasındaki o ince çizgiyi yakalamak demek.

Meydan anlayana ayna…Meydana bakan, meydana çıkan, meydana inen, meydana koşup gelen, meydanın ortasına doğru ilerleyen meydanın kadrini kıymetini bilenin, ta kendisi.

*****

Meydan gür seslere, hür seslere aşıktır. Her şey meydanda derler ya…Meydan dolaşacak er görmeyi diler. Meydan hoşgörülüdür, sabırlıdır, anlayışlıdır. 

Hani at, at meydan geniş derler ya…Atıp savuranlar, laf yağmurları yağdıranlar, laf yağmurlarıyla meydanları ıslatanlarda gelip geçti meydanlardan…

Ne sözleri kaldı, ne izleri….

Her şey meydanda…Rakamlar, pandemi, işsizlik, vaatler, ekmek kaygısı, sıkıntı, dert, samimiyet, art niyet, hüsnüniyet…

Meydandan hiçbir şey kaçmaz. Kimse bir şey saklayamaz! Eninde sonunda herkes döner dolaşır, çıkar gelir meydana.

*****

Meydana ineceğim, meydana tabi ki geleceğim, beni tez zamanda meydanda görecekler, biz meydandan ne zaman kaçtık ki diye konuşanlara bir bakın hele…

Onlar bildik bileli o meydana hiç inmediler. O meydanda tek başına yürümediler.

Meydanda ne var ne yok, görmek ve duymak istemediler.

Meydanda ne mi var?

Hakikatler! Meydan bir anlamda hakikatlerle yüzleşmek demek değil mi?

Eskiler, meydandan kaç kaç nereye kadar derlerdi! Meydandan bir şekilde kaçışın kurtuluşun olmadığını söylerlerdi. İnanın yalan değil!

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları