Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Saltuk Buğra AKSAKALLI

Saltuk Buğra AKSAKALLI

yazar

Merinos'un temeli Sakarya'da atıldı

26 Ağustos'ta başlayıp 30 Ağustos'ta Mehmetçiğin süngüleriyle kazanılan büyük zaferin 97'nci yıldönümü. Milletçe gururla kutladığımız bu günün önemini, hemen hemen hepimiz biliriz. Ancak bu istisnasız zaferin öyküsüne yeni bir değer kazandırmak için daha önce Yeniçağ'da okuduğum bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum:

***

"Mustafa Kemal Paşa, kendi kurduğu Meclis'den ordularına üç ay daha Başkomutanlık yapabilme iznini uzun ve çetin geçen tartışmalar sonrası almış, askeri denetlemek üzere cepheye gitmiştir.

Ordu, Sakarya'nın doğusuna çekilmiştir. Burada toparlanıp vakti geldiğinde düşmana saldıracaktır.

Meclis'te, Mustafa Kemal Paşa'nın kazanamayacağını inanan belki de kazanmaması için dua eden bir grup mandacı bulunmaktadır.

Mustafa Kemal Paşa, cepheyi denetledikten sonra kurmaylarıyla oturur, her zamanki gibi konuşmaya başlar.

Vakit, gece yarısı sonrasıdır...

Subaylar, Başkomutan'larından alacakları yeni derslere hazırdır.

Mustafa Kemal Paşa, konuşmaya şöyle bir soruyla başlar:

"En iyi kumaşın, İngiliz kumaşı olduğunu biliyorsunuz. Peki, bunun nedenini hiç düşündünüz mü? Acaba neden en iyisi İngiliz kumaşı?"

İçinde bulundukları koşulda hiçbir ilgisi olmayan bir soruyla karşılaşmış olmanın ilk şaşkınlığını üzerinden atan bir subay cevap verir:

"İngiliz kumaşı, ipek gibi ince ve yumuşaktır da ondan."

Mustafa Kemal Paşa soruları sürdürür:

"Doğru. Peki, bir yünlü kumaşı ipek gibi ince ve yumuşak yapan nedir?

"...................................."

"Ben söyleyeyim. O kumaşın dokunmasında kullanılan ipliktir. İplik ne kadar ince olursa, kumaş da o kadar ince ve yumuşak olur. Peki, bir ipliğin ince olması neye bağlıdır?"

"...................................."

Gece yarısı cephede, Mustafa Kemal Paşa kurmaylarına, günümüz Ege Üniversitesi Tekstil Fakültesi birinci sınıf öğrencilerine ders verir gibi anlatıyı sürdürür:

"Bir ipliğin ince olabilmesi için, onu oluşturan elyafın da ince olması gerekir. Peki, hangi tür koyunun elyafı incedir?"

Mustafa Kemal, sanki tekstil okulunda öğretmen, karşısındakiler de onu can kulağı ile dinlemeye hazır öğrencileriydi. O anlatmaya devam ediyordu:

"Bizim Anadolu koyunlarının, özellikle de Doğu Anadolu koyunlarının elyafı kalındır. Bu nedenle, bu koyunlardan elde edilen elyaftan üretilen iplikler kalın olur, bunlardan kalın ve kaba kumaşlar, halı ve battaniyeler dokunur. Dünyada en ince elyaflı koyun, Avustralya'da yetişen, adı da Merino olan koyundur. İşte İngilizler Merino koyununun yününü ithal edip bundan önce iplik yapar, sonra da ünlü kumaşlarını dokurlar... Şimdi bir soru: Bizim de İngiliz kumaşı gibi ince kumaş üretebilmemiz için gereken nedir?"

"Avustralya'dan Merino yünü ithal etmek."

"Evet ama o çok pahalı ve dışa bağımlı bir yoldur. Ben şunu düşünüyorum... Zaferden sonra mensucat sanayisine önem vereceğiz. Avustralya'dan canlı Merino koyunu satın alacağız. Bizim Marmara Bölgesi'nin koyunları, elyafı en ince olan koyunlarımızdır. İşte Avustralya'dan alacağımız Merino koyunlarını bizim Marmara bölgesi koyunlarıyla çiftleştireceğiz. Doğacak koyunları da yine Merino koyunu ile çiftleştireceğiz. Böyle böyle, Avustralya'nın Merino koyununa yakın bir tür melez koyun elde edeceğiz, adına da Merinos koyunu diyeceğiz. Bizim Merinos koyunundan elde edeceğimiz yapağıdan önce iplik, daha sonra İngiliz kumaşı ayarında kumaş üreten bir fabrika kuracağız. Üretilecek kumaşa da Merinos kumaşı diyeceğiz..."

O gece cephede, Mustafa Kemal Paşa, Bursa Merinos Fabrikası'nın temelini atmış oluyordu. Bu yazı Mustafa Kemal Atatürk'ün dehasının bir kez daha tescili idi.

O gece cephede, Mustafa Kemal Paşa'yı dinlerken kurmaylarının kafasından acaba ne geçiyordu?

"Biz burada ölüm kalım savaşının eşiğindeyken, Paşa tutmuş bize mensucat sanayisinden, İngiliz kumaşı kalitesinde Merinos kumaşı üretecek fabrika kurmaktan söz ediyor!" diye düşünmemişler midir?

Mustafa Kemal Paşa ufkun ötesini görebilen bir dehaydı.

Zaferi kazanacağını da biliyordu, zaferden sonra neler yapacağını da..."

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün büyüklüğüne, dehasına bir kez daha şahit oluyoruz. Dünyanın hangi ülkesinde, kim böyle bir şey düşünebilir. Ertesi sabah gireceğin savaş, senin daha doğrusu bir ulusun ya var olma, ya da yok olma savaşıdır ve sen savaştan zaferle çıkacağından o kadar eminsin ki, zafer sonrası başlatacağın sanayi hamlesinin en ileri kollarından biri olan tekstil sanayisinin önemli bir fabrikasının planlarını yapıyorsun. Ve bununla da kalmıyor, o fabrikaya nasıl ham madde temin edeceğinin hesaplarını yapıyorsun. Ve bunu da gecenin bir yarısı, ertesi gün gireceğin savaşı yönetecek kurmaylarına anlatıyorsun. Var mı yeryüzünde böyle bir lider? İşte o lider Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk; insanlığın yetiştirdiği en büyük dâhi.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları