Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Oğuz Ekici

Oğuz Ekici

Her Telden

Market korkusu

Şu günlerde asgari ücretin ne kadar olacağı tartışılıyor. Her siyasi partinin, her ekonomistin aklında yatan bir rakam var. Bir de vatandaşın ve işverenin aklındaki var.

Tabii herkes doğal olarak kendi menfaatlerine doğru orantılı asgari ücreti kabul ettirmek istiyor. İlk toplantı 4 Aralık’ta gerçekleştirildi. Bundan sonra 3 toplantı daha var ve 1 Ocak’tan itibaren yürürlüğe girecek asgari ücret burada belli olacak.

Aralık ayı dendiği zaman sizin aklınıza ne gelir bilmiyorum ama benim gibi emekçi insanların aklı hep kötüdedir Aralık ayı için. Bilmiyorum sizin de öyle olur mu ya da tesadüf müdür ki, işten ayrılıklarım, umutsuz haber alışlarım hep Aralık ayına denk gelir. Çok sevdiğim yazmayı hep Aralık ayında bırakırım ben, ya da bıraktırılırım.

En çok sevdiğim insanlar hep Aralık ayında hayatını kaybetti mesela. İlk işimden de Aralık ayında kovulmuştum. Daha sonra çok sevdiğim kızın bulunduğu şehri yine Aralık ayında terk etmek zorunda kalmıştım.

Hayır, derdim Aralık ayı ile ilgili değil yanlış anlaşılmasın. Benim derdim, Türk halkını bu kadar küçük paralara mahkûm eden sistem ile. Üretim ekonomisinden, ithalat ve faiz ekonomisine Türkiye’yi sürükleyenlerle derdim var. Herhangi bir siyasi parti meselesi değil bu… Zihniyet meselesi. Türkiye’yi sevenler ve sevmeyenler arasındaki bir mesele.

Şimdi sizlere son verilere göre 10 milyon, ekonominin kötüleşmesi ve pandemi koşulları nedeniyle asgari ücretin birazcık üzerinde maaş alan insanlarımızı da dâhil olarak 10 milyonlarca insanın yaşadığı bir korkuyu anlatacağım.

Siz daha önce hiç marketten korktunuz mu? Ya da markete girdiğinizde elinizin ayağınızın titrediği oldu mu hiç? Belki evet, belki hayır ama şu anda Türkiye’de milyonlarca insan bu korkuyu yaşıyor.

İnsan yaşamında en temel ihtiyaç olan gıda ürünleri almış başını gidiyor. Bakın arkadaşlar, size tatil ihtiyacından, sosyalleşme ihtiyacından ya da daha farklı ikinci ihtiyaçlardan bahsetmiyorum. İnsanın en temel ihtiyaçlarından ekmekten, sütten, yumurtadan, undan bahsediyorum.

Türkiye’de bu ürünleri satın alırken, ‘acaba param yetecek mi’ korkusu yaşayan milyonlarca insan var. Sadece çocuklarının boğazına yetebilen, bunun haricinde hiçbir ekonomik hacmi olmayan anne ve babalar var.

Şimdi yeniden bir Aralık ayındayız ve asgari ücret belirleme çalışmaları var. Benim sizlere, devlet yetkililerine ya da siyasetçilere daha mantıklı bir önerim olacak.

Kendi üreten, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen, fazlasını ihraç eden bir Türkiye var edin. Yoksa öyle bir döneme geleceğiz ki, bırakın yağ almak için kuyruğa girmeyi, kuyruğa girmeyi bile özleyeceğimiz günler bizi bekliyor olabilir. O yüzden erkenden önlem alalım.

Yeniden fabrikalarımızı açalım, yurt içinde üretebileceğimiz her şeyi, iğneden ipliğe kadar kendimiz üretelim. Türk malları kullanalım.

Teknolojimiz olsun, çağı takip edelim. Bu sefer kaçırmayalım şu lanet treni

Her şeyden önce özümüze, milletimize güvenelim. Bakın o zaman her şey nasıl yoluna girecek göreceksiniz. Köylerimizde yeniden üretim başlayınca, marketlerimiz kendi ürünlerimizle dolunca, asgari ücret korkusu da market korkusu da kalmayacak emin olun.

O zaman, şu Aralık ayında ben de sizlere usta gazeteci Bekir Coşkun’un dizeleri ile veda edeyim:

Dün gece ilk yağmur yağdı…

Çatılarda tıkır tıkır…

Küçük gölcükler oluştu sokakta…

Kediler saçak altlarına sığındılar…

Bu sonbahar yağmurları, sanki doğanın ayrılıklara ağlayışıdır…

Yaz aşklarında bu günlerde tenler ayrılır…

Ne çok giden olur…

Ne çok el sallanır bu mevsimde…

O ne çok vedadır…

Bu mevsimde ne çok “Beni unutma!..” vardır…

Ayrılık mevsimidir bu aylar…

Aklında bir hüzzam şarkı…

Bir de ayrılıkların sızısı kalır…

“Bütün kuşlar vefasız, mevsim artık sonbahar…

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları