Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Oğuz Ekici

Oğuz Ekici

Her Telden

Maceraya karnımız tok!

Ali Babacan ve DEVA Partisi, geçtiğimiz aylarda resmen İçişleri Bakanlığı'na başvuruda bulunarak, kuruluşunu kamuoyuna duyurdu.

Türk siyasetine yeni giren partilerin ne kadar başarılı olacaklarını merak ediyoruz. Onlar hakkında yazıp, çiziyoruz. Ancak bu partilerin liderliklerini yapan kişiler, aslında çok yakından tanıdığımız isimler değil mi?

Türkiye'nin şu anda en çok sorun yaşadığı alanlardan biri olan ekonomi ve dış politikada, bu isimlerin izleri yok mu? Var dediğinizi duyar gibiyim...

Ancak biz bugün, dış politikayı incelemeyeceğiz. Her ne kadar ikisi birbiri ile bağlantılı olsa da biz bugün DEVA Partisi ve Ali Babacan'ın başarı durumu özeline ineceğiz.

Ak Parti hükümetinin geldiği ilk dönemleri hatırlarsak, Ali Babacan'ın da öyle bir etki yaratmaya çalıştığını görebiliriz.

Orada da Turgut Özal'ın yabancı sermaye ve sıcak para ekonomisine dayalı yaşanan krizlerle boğuşan bir Türkiye vardı. Her ne kadar inanmasanız da Refah Partisi içinde 'yenilikçiler' olarak yükselen Ak Parti kadroları, dünyada liberalizmin yeniden yükselişe geçtiği dönem ile birlikte Türk ekonomisinde bir hareketlenme yaratmayı başardı.

Fakat şu anda Ali Babacan'ın da kaçırdığı nokta bu. Dünya ekonomisi, liberalizme ihtiyaç duymuyor.

Bu konuyu daha iyi anlamak için Turgut Özal döneminde alınan 24 Ocak kararlarına bakmak gerek... Ne diyordu 24 Ocak kararları?

"%32,7 oranında devalüasyon yapılarak günlük kur ilanı uygulamasına gidilmiş,

Devletin ekonomideki payını küçülten önlemler alınmış, KİT'lerdeki uygulamaya paralel olarak tarım ürünleri destekleme alımları sınırlandırılmış.

Gübre, enerji ve ulaştırma dışında sübvansiyonlar kaldırılmış.

Dış ticaret serbestleştirilmiş, yabancı sermaye yatırımları teşvik edilmiş, kâr transferlerine kolaylık sağlanmış.

Yurt dışı müteahhitlik hizmetleri desteklenmiştir.

İthalat kademeli olarak liberalize edilmiş, ihracat; vergi iadesi, düşük faizli kredi, imalatçı ihracatçılara ithal girdide gümrük muafiyeti, sektörlere göre farklılaşan teşvik sistemi ile teşvik edilmiştir."

***

Peki, Türk ekonomisi bu kararlardan sonra nasıl bir şekil aldı? Doları kontrol edemeyen, dış müdahalelere açık, sıcak para ve faiz ile yürüyen bir ülke haline geldi.

Nedeni ne?

Zaten güçlü olan, devletin güçsüzden desteğini çekmesinin ardından, gücünü katlayarak devam ettirdi. Türkiye'de bazı inorganik aile şirketleri oluştu.

Gelir uçurumu giderek daha da açıldı. Kendi kendine yetmeyen bir ülke haline geldiğimiz için ithalat vergileri ile yaşayan bir ülke olduk.

Vatandaş, ürünlere yabancılaştıkça yabancılaştı. Tüm bunlarla beraber, tarıma da eski kafalıların yaptığı iş gözüyle bakıldı.

*** 

Bu şartlar altında Ak Parti hükümetinde, ikinci Özal ve parlayan çocuk olarak ekonomiyi eline alan Babacan, teknoloji devrimi ile birlikte zaten yükselişte olan liberal piyasanın kaymağını yedi.

Ancak, Erdoğan ve kemik ekibi, Türk ekonomisinin bu yöntemlerle bir yere gelemeyeceğini anlayınca, Babacan ile ters düştü.

Ali Babacan'ın geçtiğimiz günlerde itiraf ettiği konu budur. Ak Parti'den kopuş da bu ayrılıklarla başladı.

Şimdi Ali Babacan, DEVA Partisi ile önümüze çıkıyor. Cumhuriyet değerleri ile doğrudan bir sorunu olmasa da ekonomik anlamda Cumhuriyet değerlerinin karşısında durarak, Kemalist ekonominin önünü kesmeyi hedefliyor.

Ali Babacan'ın partisi yeni, ancak ekonomi numaraları eski.

Kalkınma hayali planlı değil,

Büyüme ideali devlet ile değil.

Her fırsatta liyakat diyor ama Türkiye'de öyle bir durum mevcut ki, liyakati olan insanların, hak ettikleri yerlere gelmesi çok zor.

Böyle bir ortamda, Ali Babacan'ın da avantajı olmayan noktalar yok değil. Mesela, Ak Parti hükümetinden muhtemel olarak alacağı yüzde 2 veya 3'lük oy oranı bile, partisini stratejik bir noktaya taşıyacak.

Ben DEVA Partisi ve Ali Babacan'ın söylediği yeni bir hikâye göremiyorum. Türk halkının artık bu tarz maceralara karnının tok olduğunu da düşünüyorum.

Ali Babacan ve DEVA Partisi, parti kuruluşunda yarattığı rüzgârı, seçimlere kadar sürdüremez.

Dünya ekonomisinin girdiği yeni süreci de hesaba katarsak, ekonomimizin Ali Babacan'a ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum.

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları