Longoz ormanları, dünyada eşine az rastlanır bir ekosistem mucizesi ile oluşan doğa harikalarıdır.

Nehrin denize dökülmeden önceki son düzlükte, denizin dalgalarının ve akarsuyun oluşturduğu kum seti, nehrin denize dökülmesini engeller, denize dökülemeyen su yayılır ve bir delta oluşturur.

Delta ile birlikte, sular içinde muhteşem bir orman doğar.

Avrupa'da neredeyse olmayan, Türkiye'de ise;

1-İğneada Longoz Ormanları Milli Parkı/Kırklareli

2-Acarlar Longoz Ormanı/Sakarya

3-Sarıkum Longozu/Sinop

4-Karacabey Longoz Ormanı/Bursa...

Olmak üzere; Longoz Ormanı konusunda doğa, ülkemize çok cömert davranmış.

Ancak bu hediyeyi bizim itina ile sakladığımız, koruduğumuz söylenemez.

Hatta tam tersi "ihanet ettiğimizi" söylemek daha doğru olur.

Ülkemizde bulunan dört büyük Longoz Ormanı'ndan sadece İğneada, Milli Park olarak değerlendirilmiş ve özenle korunur halde...

Bu yazımda, Karacabey Longoz Ormanı ile ilgili gelen bilgileri ve görselleri paylaşmak istiyorum.

Doğa dostu bir arkadaşım tarafından bana ulaştırılan resmedilmiş kareler, insanın içini acıtıyor.

Ormanın doğal ve olması gereken eski görselleri ile, bugün bulunduğu durum karşılaştırıldığında, gerçekten insanın hırsından ağlayası geliyor.

Karacabey Longoz Ormanı, sırtlarını Bayramdere-Boğazköy ve Yeniköy mahallelerine yaslıyor.

Son bir kaç yıldır bu bölgede başlayan ve artarak devam eden, nizami olmayan konut yapılaşması, buna bağlı olarak yaşam alanlarının longoza verdiği tahribat, tehdidin boyutunu her geçen gün arttırıyor.

Yaşam alanı olarak tahsis edilen "yazlık türü" konutlar, yaz aylarında sivrisinek sorununa karşı yapılan ilaçlama çalışmaları, başta kanatlı canlılar olmak üzere, tüm endemik bitkiler üzerinde telafisi mümkün olmayan zararlar veriyor.

Karacabey Longoz Ormanı'nda 200 - 250 arası kuş türünün yaşadığı, bazılarının sadece burada ürediği biliniyor.

Nesli tükenmek üzere olan ak pelikan, kara leylek, flamingo ve kuğu gibi 12 kuş türü longozda ürüyor.

Başta lavanta ve nilüfer (lotus) olmak üzere çok sayıda bitki-çiçek türleri, enfes görüntüleri ve kokuları ile longozda tablo gibi manzaralar oluşturuyor.

Bir örnek de gübre böcekleri.

Gübre böcekleri Karacabey Longoz Ormanı ekosistemi için inanılmaz önemde, mucizevi iş yapan bir canlı türü.

Hayvan pisliklerini taşıyacağı miktarda bölüp yaşadığı alana gömerek, toprağı havalandırmış ve gübrelemiş oluyor.

Gübre böceklerinin ezilmesi dahi, longoza zarar veriyor.

Doğa ve ekosistem bu derece hassas.

Oysa biz insanlar, bu hassasiyete maalesef ayak uyduramıyoruz.

Yaya veya motorlu araçlarla kuşların, böceklerin mahremi olması gereken kesimlere rahatlıkla giriyor, ateş yakıp piknik yapabiliyoruz.

Üstüne tüm çöplerimizi, pisliklerimizi o güzellikler içine bırakıp gidiyoruz.

Göletlerde kaçak balık avlayıp, ateşli silahlarla dünyada başka yerde nesli olmayan kuşları öldürebiliyoruz.

O mucizevi ağaçları yakmak için kesiyor, bitki ve çiçekleri koparıp toplayabiliyoruz.

Devasa kestane ve ıhlamur ağaçları altında ateş yakıp mangal sefası yapabiliyoruz.

2018 yılında Recep İvedik filmi için plato oluşturuyor, bungalov evler inşa ediyor, kalan evlerden birini şu an halen kafe olarak kullanabiliyoruz.

Atıklarını, (deterjan, kimyasal temizlik maddeleri vb. gibi) göletlere salabiliyoruz.

Bir de bu hadiseyi medyada "Recep İvedik sayesinde Karacabey Longoz Ormanı'nda turizm patladı" şeklinde haber yapabiliyoruz.

"Longoz Ormanı reklamı mı yoksa filmin reklamı mı yapılıyor" düşünemiyoruz.

Karacabey Longoz Ormanı'nda kesinlikle yeterli koruma önlemi yok.

Bu denli öneme sahip bir doğa harikasını korumak için yeterli personel, araç, ekipman da mevcut değil.

Buradan Karacabey Belediyesi, Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Tarım Orman Bakanlığı'na seslenmek istiyorum;

Karacabey Longoz Ormanı'nın "Milli Parklar" statüsüne getirilmesi için, vakit geçirmeden çalışmaları başlatmalısınız.

Milli Park ilân edilmesi ilk adım olarak atılmalı, sonra bu doğa mucizesi bölge koruma altına alınarak, her türlü gereksinimler sağlanmalı.

Yeter betona yapılan yatırımlar, harcanan paralar.

Doğayı ekosistemi yok saymanın neticelerini zararlarını, başta kuraklık ve afetler olarak biz insanlar görüyoruz.

Elimizde kalan az sayıdaki doğa miraslarını korumak, hepimizin baş görevi olmalıdır.