Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ömer Erbıyık

Ömer Erbıyık

Baktığım Yerden

Liyakatli komutana böyle ceza kesilmemeliydi

Sosyal medyada, sanatçı Bülent Ersoy'un yağmurlu bir havada tekerlekli sandalye ile gittiği Anıtkabir ziyaretinde bir denizci subayın Ersoy'a şemsiye tutarak kendisine eşlik ettiğine ilişkin görüntüler yer aldı.

Bu duruma sosyal medyada bir takım tepkilerde bulunuldu.

 

*

 

Milli Savunma Bakanlığı, haklarında inceleme başlatılan Anıtkabir Komutanı Albay Hakan Osman Sert ve Takım Komutanı'nın görevlerinden alındığını açıkladı.

 

*

 

Görevinden alınan Anıtkabir Komutanı, Hakkari Yüksekova'ya görevlendirildi.

Bu görevlendirme neticesi komutanın çevresine üzgün olduğunu söylediği, tayin yapıldıktan sonra da emekliye ayrılmayı düşündüğü belirtildi.

 

*

 

Yine basına yansıyan Bülent Ersoy'un şu ifadelerine bir bakalım;

"Sadece Ata'ya duamı ettim.Mozolesinin başında saygı duruşunda bulundum.

Kimse bana şemsiye versin, sandalye versin demedim.

Sandalyemi zaten kendim götürdüm.

Şemsiye tutulmasına gerek de yoktu.

Adamdan böyle bir talebim olmadı zaten.

Ben istemesem, görmesem de şemsiye tutmuşlar. Ne olacak, ne var bunda?

Komutanın ve garip asker çocuğun sürülmesi doğru şeyler mi?"

 

*

 

Evet Bülent Ersoy'un basına yansıyan ifadesi aynen böyle idi.

Ersoy için özel karşılama ve uğurlamanın söz konusu olmadığı bu ifadelerden zaten anlaşılıyor.

 

*

 

Silah arkadaşlarımdan aldığım bilgilere göre, Yüksekova'ya görevlendirilen Anıtkabir Komutanı Albay Hakan Osman Sert liyakatli ve örnek bir subaymış.

Zaten Anıtkabir gibi kritik yerlere "liyakatli ve temayüz" etmiş subaylar atanır.

 

*

 

Nereye gönderildi bu Albay?

Yüksekova'ya.

Kısacası Yüksekova'ya sürülerek "cezalandırıldı."

 

*

 

Anıtkabir Komutanı'nı Yüksekova'ya görevlendirenler "cezalandırdık" demeseler de kışta kıyamette  yani atama dönemi gelmeden Yüksekova'ya gönderilmesini biz askerler "cezalandırma" olarak biliriz.

 

*

 

Bu albaya yazık edilmiştir.TSK, liyakatli ve temayüz etmiş bir evladını daha kaybetmiştir.

Bence, "tekerlekli sandalyedeki birine" ister Bülent Ersoy olsun, isterse başka bir yaşlı vatandaşımız olsun bir askerin yağmurdan korumak amacıyla şemsiye tutması bu denli abartılacak bir olay değildir.

 

*

 

Ben, bu Anıtkabir Komutanı'nı ne gördüm, ne tanıdım. Ne de aynı garnizonda görev yaptım.

"Üzüldüğüm taraf yaşanmakta olan çifte standarttır."

 

*

 

İlgili makamlara birkaç sorum olacak şimdi;

"Askerler centilmen olarak bilinir."

öyle değil mi?

Askerlerin centilmenlikleri bitirildi de bizlerin haberi mi yok?

 

*

 

Önceden FETÖ/PDY'ye üye olma suçlamasıyla soruşturma geçirmiş olan ve 30 Ağustos 2020 tarihinde Yüksek Askeri Şura kararıyla tuğgeneralliğe terfi ettirilerek KKK İstihbarat Daire Başkanlığı görevine atandırılan bir general, İstihbarat Başkanlığı'na atandıktan sonra FETÖ/PDY'ye yönelik soruşturma kapsamında tutuklandı.

Teğmen rütbesini örgüt elebaşısı "Fetullah Gülen'in taktığını, kendisinin de Gülen'in elini öptüğünü" itiraf ettiği basına da yansımıştı.

 

Peki, FETÖ soruşturması geçirmesine ve hakkında bu örgüte üyelik konusunda bir takım soru işaretleri olmasına rağmen "bu kişiyi terfi listesine alan" komutanlara ne işlem yapıldı?

 

*

 

Şu veya bu şekilde halka mal olmuş, hem de  tekerlekli bir sandalye üzerinde olan bir sanatçıya "nezaket gereği" bir asker şemsiye tutmuşsa sahi bunda abartılacak ne olabilir?

 

*

 

Bülent Ersoy yerine o tekerlekli sandalyede bir tarikat şeyhi, "Keşke Yunan galip gelseydi." ifadesini kullanan Atatürk ve cumhuriyet düşmanı fesligillerden birisi, türbanlı, takkeli veya sarıklı birisi olsaydı linç edilen o askerlere yine aynı muamele yapılabilir miydi?

 

*

 

Bülent Ersoy yerine mesela Orhan Gencebay sanatçımız olsaydı Anıtkabir Komutanı aynı akıbete uğrar mıydı peki?

 

*

 

Şemşiye tutma olayına tepki gösterenlerin "orduya husumet besleyenler olabileceğini" hiç düşündünüz mü acaba?

 

*

 

"Keşke Yunan galip gelseydi." diyen fesliyi  ziyaret etmenin "nezaket kuralı" olarak ifade edildiği bu ülkede yaşını başını almış hem de tekerlekli sandalyedeki bir sanatçıya şemsiye tutan ve "Yunan'a karşı savaşmış" bir ordunun subayları olan bu komutanların cezaya maruz bırakılmasını hakikaten içinize sindirebildiniz mi?

 

*

 

Devletin bir çok yerinde "usulsüzlük ve hırsızlık" yapıldığına dair iddialar basınımızda hemen hemen her gün yer alırken, kutulardan dolarlar fışkırırken, bir bakana hediye edildiği ifade edilen milyonluk saatler, milyarlarca dolarlık "Döviz manipülasyonu" konuşulurken vs.vs.vs.  Bülent Ersoy'un mal varlığını "Mehmetçik Vakfına"bırakacağı söylemlerini duydum.

Peki bu konuda düşünceleriniz nedir?

 

*

 

Her şeyden önce "Atatürk'e hakaret etmenin prim yaptığı, hatta Atatürk'e hakaret edenlerin korunduğu" günümüzde bu sanatçımız, hem de tekerlekli sandalyesinde  büyük atamızın ziyaretine gitmiş efendim. Atatürk'e ve ilkelerine, kurduğu cumhuriyete bağlılığını göstermiş. Peki konuyu bu açıdan da hiç değerlendirdiniz mi?

 

*

 

Aynı durumda sizler olup Yüksekova'ya hem de kışın ortasında görevlendirilseydiniz hakkaniyet ve vicdanınızı ortaya koyarak

"bunun adil bir uygulama" olduğunu düşünür müydünüz peki?

 

*

 

Bu olayda Anıtkabir Komutanı'nın eğer bir sorumluluğu varsa  bu komutanı o makama uygun gören sıralı bütün komutanların da o kadar sorumluluğu olamaz mı sizce?

Onlar da görevlerinden alınacaklar mı?

 

*

 

Fukara milletin parasıyla alınmış ve onun parası ile deposu doldurulmuş "görev tahsisli araba" ile gittiği tarikat evinde askeri üniformasının üzerine giydiği cübbe ve sarıklı fotoğrafları ile "sarıklı amiral" tartışmasıyla gündeme gelen bir amirale "ceza verilmediğini" bilmeyen yoktur herhalde.

Peki, tarikat evine giden bu amiralden dolayı Komutan sorumluluğu kapsamında Deniz Kuvvetleri Komutanı'na neden bir fatura kesilmedi?

Komutan sorumluluğu kişilere göre mi değişiklik gösteriyor?

 

*

 

Bütün bunlar ve yazım uzun olmasın diye sıralayamadığım daha bir çok hususlar dikkate  alındığında Anıtkabir Komutanı'nın görevden alınması çifte standart olmuyor mu?

Birazcık vicdan.

Birazcık vicdan.

Birazcık vicdan.

 

*

 

Amacım, orduma olan sevgim, vefa borcum, silah arkadaşlarıma yürekten bağlılığım, haksızlıklara maruz kaldıklarını düşündüğüm silah arkadaşlarıma vermek istediğim dayanışmadır.

 

*

 

Güzide, liyakatli, yürekleri vatan sevgisi ile yoğrulmuş olan ordu mensuplarının hakkını öncelikle komutanlar, silah arkadaşları, biz emekli askerler, korumazsa kim koruyacak efendim?

Geçmişte ve halen orduya husumet besleyenleri ilgili makamlar unutursa, husumet besleyenlerin şu veya bu şekilde gazına gelirsek ordumuza  yazık ederiz.

Tarih o zaman sizleri asla unutmaz.

 

*

 

Kendi personeli olan albay ve takım komutanı, oluşturulan linçten korunmadığı gibi ailesi, okuyan çocuklarının durumu düşünülmeden, hem de kışın tam ortasında, tayin zamanını dahi beklemeyip Yüksekova'ya gönderilmesini (cezalandırılmasını) "ilgili makamların vicdanına ve de 83 milyon milletimizin taktirine" bırakıyorum.

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları