Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Levent Bulut

Levent Bulut

DOĞRUYA DOĞRU

Lanet virüs! Korona!..

Malûmunuz korona salgını sürüyor. Dünya genelinde milyonlarca insana bulaşan bu virüse ben de yakalandım. Bu satırları yazarken hastalıkla mücadelemin 10. günündeyim. Şu anda öksürük var ama o da giderek azalıyor. Başlangıcından bugüne karantinadaydım. Bu süre zarfında ev, ofis ve adliye arasında  koştururken  kimi zaman taksiyle, kimi zaman araç bulamadığında yürüyerek yemek, meyve ve ilaç getiren camdan da olsa sohbet ederek bana moral veren başta eşim Ülkü olmak üzere yaptığı yemeklerle canıma can katan kayınvalideme, hastalık sürecince telkinlerde bulunan, gece gündüz durumumu takip eden Prof. Dr. Şükrü Yıldırım’a, saat fark etmeksizin aklıma gelenleri sorduğum Emoş’a, arayan, soran, mesaj gönderen ve dua eden herkese çok teşekkür ediyorum.

***

Bu öyle bir virüs ki, sizi fizikî ve psikolojik etkiliyor. Ben bunu ağır geçirdim.  Neler çektiğimi bir ben bir Allah bilir.

Şöyle anlatayım: Bir insanın aynı anda her yeri ağrır mı!.. Böyle bir şeyi düşünebiliyor musunuz... İşte bu virüs bende aynı anda baştan sırta, belden bacaklara, böbreklerden aldığın her nefeste batan ciğere tüm eklem ve kaslarımı da etkileyerek ağrıttı. Ama ne ağrı!.. İnsanın her bir yeri kırılmış gibi.


*

 

Fizikî olarak ağrılar içinde kıvranırken kendinle baş başa olduğun ve sürekli nasıl olacak, kötüleşecek miyim diye düşünmekten moral olarak da çöküyorsun... Bir yandan iyi ki Ülkü evde yok ona ve Ayça’ya da geçerdi diyorsun diğer yandan keşke burada olsalardı diye düşünüyorsun. Bununla beraber çektiğin ağrılardan sevdiğin dizileri izleyemiyor, okumak istediğin kitabın kapağını bile açmaya güç bulamıyorsun. Bunlar insanda endişe ve kaygıya sebep olurken öksürüğün artması ve kokunun gitmesi gibi semptomlar da insanı depresyona sokuyor.

*
Çok garip bir hastalık. Kimin ağır geçireceği, kimin hafif geçireceği bilinmiyor. Güya haberlere göre kan grubu sıfır olanları daha az etkiliyordu ama alâkası yok. Öyle olsa benim hafif atlatmam lâzımdı. (Daha tam atlatamadım da...)

Üstelik tüm dünyada ateş yükselmesine sebep olan virüs, hastalığımın 3. gününde bende “hipotermi”ye yol açtı. Gazetede yan masada oturan arkadaşım Cüneyt, 10. gününde tam atlattım derken vücut ısısı 33’e düşünce hipotermi yüzünden hastaneye kaldırıldı. 5 gün hastanede kaldıktan sonra taburcu edildi. Arayıp durumumu soran hemşire bile hipotermi yaşadım dediğimde şaşırdı kaldı. İlk defa böyle bir vaka ile karşılaştıklarını söyledi.

 *
Hastalığım sürecince çoğu arkadaş ısrarla hastaneye gitmemi söyledi. Arslan Tekin ağabey, Aydoğan ağabey ve Saniye, Yavuz, Yıldız yenge, Nursen abla, Fikret ve Esat ağabeyler, kendileri de korona olan Erdal ile Banu, kankam İdris, Derya ve Hasan ağabey, Nebahat abla ve bacanak, Caner ve Muhammet, kardeşlerim, annem ve babam her gün aradılar,  durumumu takip ettiler.

(Adını unuttuklarımdan özür dilerim. Arayan herkese teşekkür ediyorum.) Ağrılarımın dayanılmaz olduğu anlarda bile direndim. Çünkü evde olmama rağmen Ülkü geliyor camdan da olsa ayaküstü sohbet ediyor, moral veriyordu. Hastanede bu olmayacaktı. Üstelik hastane havası ile ev havası arasında çok büyük fark vardı. Fakat korkmuyor da değildim. İki üç defa hastaneye gitmeme ramak kalmıştı. Ama çok şükür gerek kalmadı.

*
Dün evde karmaşık duygular ve acılar içindeyken cama vuruldu. Ülkü gelecek olsa yazardı dedim. Eşref dayı ya da Nebahat abla mı geldi diye düşündüm. Ama yemek getirdikleri saat değildi. Allah Allah diyerek kalktım cama gittim. Bir baktım Ülkü... Ayça’yı omzuna oturtup getirmiş. İnanın ne yapacağımı şaşırdım. Çocuklar gibi sevindim.

Daha önce de teklif etmişti getirmeyi, camdan görüştürmeyi ama dayanamayız ağlar, laf anlamaz üzülürüz demiştim. Ağrılar gelip geçer de galiba bu izolasyondaki kızıma olan hasretim hep aklımda kalacak...

Ömrümün güzelliği Ülkü sürpriz yapıp getirmişti. İşte canparem karşımda duruyordu. Ama dokunamıyorsun, kucağına alamıyor ve sevemiyorsun...

Perdenin arkasından çıkıp çıkmamakta kararsız kaldım. Ülkü, Göremiyor seni... Tül perdeyi aç. dediğinde, ya gelmek isterse nasıl yok diyebileceğim diye düşündüm. Ya ağlarsa? Ya gelmek istediğinde benim kabul etmeyişim aklında kalırsa? Aklımdan bir dünya düşünce geçe geçe perdeyi araladım... Kızımla göz göze geldik. Öyle güzel bakıp öyle güzel  “babaaa!...” dedi ki, göz yaşlarımı tutamadım.

*
Diyeceğim; Allah kimseye sevdiklerine dokunup sarılamayacak hastalık vermesin. Karnın ya da dişin ağrısa, ne bileyim en ağır acılar içinde de olsan sevdiğinin elini tutabilir, sarılabilirsin, hiçbir engeli yok değil mi! Ama bu virüs öyle bir lanet ki, senden sevdiklerine geçebiliyor. İşte bu yüzden Allah tez zamanda bu virüsün şifasını versin.

Hasta olan herkese Allah’tan şifa, henüz bu mikropla tanışmayanların da tedbirlere sıkı sıkıya uymalarını temenni ediyorum.

Yeni yılda, sağlıklı bir şekilde sevdiklerimizle koronasız günler geçirmemiz dileğiyle…

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları