Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Kurt bir gazeteciydi...

Ankara basınının en renkli isimlerinden biriydi Nurettin Kurt.

Rakip meslektaşları, onun çalıştığı gazeteyi her sabah, "Nurettin bakalım bizi yine nasıl atlatmış" korkusuyla elleri titreyerek açarlardı.

59 yaşında aramızdan ayrıldı.

Sevgiyle ve "Olay-Polis-Adliye-Gerilim Üçgeninde Kurt Gazeteci" kitabında yer alan bir demet mesleki anıyla uğurluyoruz onu. 

Yıl 1986... Kamuda görevli bazı doktorların rüşvet aldıkları gerekçesiyle yargılandıkları davayı izlemek için mahkemeye gitti. Bir ara sanıkların fotoğrafını çekmek için ayağa kalktı, hâkimin uyarısını dikkate almayarak deklanşöre ardı ardına bastı. Hâkim çok kızdı, filmi vermesini istedi. Kabul etmedi. Bunun üzerine "Duruşmanın sükûnetini bozduğu gerekçesiyle tutuklanmasına" karar verildi. Ellerine kelepçe takıldı, cezaevine gönderildi. Neyse ki fazla hapis yatmadı, cezası para cezasına dönüştürüldü, özgürlüğüne kavuştu.

Yıl 1987... İktidarda ANAP var. Partinin genel başkanı Turgut Özal''ın Hacda olduğu günlerde bir ANAP milletvekilinin pavyonda konsomatris kadınlarla eğlenip içki içtiği ihbarı ulaştı. Hemen o pavyona gitti. Milletvekilinin kadınlarla fotoğraflarını çekti. Milletvekili buna çok kızdı, öfkeyle masadan kalktı, belinden çıkardığı silahı başına dayadı, elinden makinesini aldı. Az sonra makinesi içinden film alınmış ve kırılmış olarak kendisine verildi.

Yıl 1997... Makine Kimya Endüstrisi Kurumu''nun Kırıkkale''deki Mühimmat Fabrikası''nda çıkan büyük yangını izlemekle görevlendirilmişti. İtfaiyeciler ve polisler içeri girmeye korkuyorlar, her an yeni patlamalar bekliyorlardı. Aldırmadı, bir boşluk bulup fabrikanın henüz yanmamış bölümüne girdi, dev alevlerin hızla yaklaşmakta olduğu patlayıcı maddelerin fotoğraflarını çekti. Oradan ayrıldıktan birkaç dakika sonra kulakları sağır eden bir patlama oldu, fabrikanın az önce içinde bulunduğu bölümü havaya uçtu. Yaptığı haber ve çektiği fotoğraflar ertesi gün Hürriyet''in birinci sayfasını tümüyle kapatmıştı. Gazetenin Genel Yayın Müdürü Ertuğrul Özkök aradı, hem tebrik etti, hem de görev yaparken can güvenliğini ihmal etmemesi tavsiyesinde bulundu.

29 Ekim 1998... Elinde silah ve bomba bulunan bir yolcu, Adana''dan İstanbul''a gitmek için havalanan Ayvalık adlı uçağı kaçırmış, pilotlara "Beni Lozan''a götüreceksiniz" demişti. Pilotlar, "Yakıt azaldı. İkmal yapmamız gerekiyor" diyerek uçağı Sofya''ya indireceklerini söylediler. Ama korsanı yanıltmışlar, uçağı Sofya yerine Ankara Esenboğa Havaalanı''na indirmişlerdi. Havaalanına gitti. Geniş güvenlik önlemleri vardı. Aprona kimseyi yaklaştırmıyorlardı. Oradan uzaklaştı, arabayla havaalanının çevresini dolaştı, uçağın bulunduğu yeri belirledi. Tel örgülerin altına çukur kazarak aprona girmeyi başardı ve sürünerek uçağa yaklaştı. Sonuçta kokpitteki korsanın fotoğrafını çekti. Yakalanacağını biliyordu. Filmi hemen çıkardı, kemerinin altına sakladı, makineye yeni bir film taktı. Ertesi gün Hürriyet''in manşeti "İşte yılın fotoğrafı" şeklindeydi. 

16 Ocak 2002... Büroda oturuyordu. İran Büyükelçiliği''ne bir kişinin molotof kokteyli attığını duyunca fotoğraf makinesini kaptığı gibi fırladı, iki sokak ötedeki büyükelçilik binasına doğru koşmaya başladı.

Olay yerine ulaştığında İranlı saldırgan oradaydı. Hemen fotoğraflarını çekmeye başladı. Haber ertesi gün gazetede geniş şekilde yer aldı. Birkaç gün sonra İran, Türkiye''ye nota verdi. Notada, "Saldırganla gazetecinin aynı anda orada olması tesadüf olamaz. Gazetecinin de yakalanıp yargılanmasını istiyoruz" deniyordu.

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları