Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Krizin siyasi sonuçları

Ekonomik krizler nedeniyle milyonlarca insanın yoksullaşmasının hemen her defasında siyasi sonuçları olmuştur.

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı'na girmemişti ama savaşın etkilerini yoğun biçimde yaşadı, ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya kaldı. Fiyatlar arttı. Ekmek bile karneye bağlandı. Bu yüzden İsmet İnönü liderliğindeki CHP iktidarı 1950 seçiminde Demokrat Parti karşısında ağır bir seçim yenilgisine uğradı.

*

1993 yılında Cumhurbaşkanı Turgut Özal vefat edince yerine Süleyman Demirel seçildi. Başbakanlığa da Tansu Çiller geldi. Devletin içinde bulunduğu ağır borç yükü ve faizlerin yüksekliği ile baş edemeyen Çiller, özelleştirmeye yöneldi. Ama bunda da istediği sonucu alamadı. Yabancı sermaye çıkışları da hızlanınca 1994 yılında Türk lirası dolar karşısında adeta eridi. Enflasyon patladı. Uluslararası Para Fonu (IMF) ile stand-by anlaşması yapılmak zorunda kalındı. Büyük umutlarla koltuğa oturan Çiller milyonların gözünden düştü. 2002 seçiminde partisi DYP'nin baraj altında kalmasıyla siyasi serüvenini noktaladı.

*

Türkiye'de iktidarlar değişiyor ama ekonomiyi sağlam temellere oturtacak yapısal reformlar bir türlü yapılamıyordu. 2001 ekonomik krizi işte böyle bir ortamda patladı. İktidarda Bülent Ecevit liderliğinde DSP-ANAP-MHP koalisyonu vardı. 1999'daki Marmara Depremi ekonomik dengeleri iyice bozmuştu. Buna Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Ecevit'in üzerine Anayasa kitapçığı fırlatması eklenince ortalık toz duman oldu. MHP'nin erken seçime gidilmesini istemesi üzerine 2002'de yapılan seçimde koalisyon hükümetini oluşturan üç parti de baraj altında kaldı. Koalisyonun birinci partisi DSP'nin oy oranı yüzde 1.2'ye düştü. Ecevit bu yenilgiyle siyaset sahnesinden çekildi. DSP de kamuoyu yoklamalarında "Diğer" diye adlandırılan partiler arasında yer aldı.

*

Özetlemek gerekirse:

Ülkemizde yoksulluğu, işsizliği, enflasyonu, dövizi artıran tüm iktidarların kaderi aynı oldu.

Hepsi de ağır seçim yenilgilerine uğradılar.

Buradan hareketle şu sonuca varılabilir:

Yaşadığımız ekonomik krizin de ilk seçimde iktidar için ağır bir faturası olacaktır.

+

ÖZEL HASTANELERDE

ŞİDDET NEDEN YOK?

 

Hemen her gün başta doktorlar olmak üzere sağlık çalışanlarına fiziksel ve sözel saldırılar oluyor.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bu konuda özetle şöyle dedi:

"2020'de yapılan değişiklikle, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet suçlarının cezası 1.5 kat artırıldı. Ama sonuç alamadık. Sorun tüm toplumun. Toplumu harekete geçireceğiz."

Sayın Bakan madem şiddetin önlenmesi için toplumu göreve çağırıyor, ben de toplumun bir bireyi olarak görüşlerimi açıklayarak üzerime düşen görevi yapmak istiyorum:

Bakın, sağlık çalışanlarına saldırıların tamamına yakını devlete ait hastanelerde oluyor.

Özel hastanelerde şiddet yok denecek kadar az.

Bunun nedeni, devlet hastanelerindeki sağlık çalışanlarının bir bölümünün hastaya gerekli nezaket ve şefkatle yaklaşmamaları, sert davranmaları, azarlamaları, horlamaları.

Bir yaşlı dostum devlet hastanesine giderken, "Yapılması muhtemel kötü muamele sebebiyle asabileşip hadise çıkarmamak için"  sakinleştirici ilaç alıyor.

Yani sorunun çözümü hastalarda değil başta doktorlar olmak üzere sağlık çalışanlarında.

Onların hastaya yaklaşımı değişirse hastanın onlara yaklaşımı da değişir.

Aksi takdirde sağlık çalışanlarına şiddetin cezasının değil 1.5 kat 10 kat artırılması bile işe yaramaz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları