Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hakan Paksoy

Hakan Paksoy

MİLLİ DÜŞÜNCE

Kıtlıktan birlik doğacak, ama..!

Geçtiğimiz hafta memleketim Kahramanmaraş''taydım. Bu gidişle daha sık orada olacağım görünüyor. Onların yanında olmak, en azından yalnız olmadıklarını göstermek benim gibilerin görevi de.

Deprem bölgesindeki ilk günlerimi anlatırken gönüllü bir kardeşimizin sözü üzerine duygularımı aktarmaya çalışmıştım. Bu gidişimde de benzer bir hâl yaşadım. Bir sanayici arkadaşıma geçmiş olsun ziyaretine gittim. Kadir, liseden beri arkadaşım. Sohbet ettik. Deprem anında yaşadıklarını ve sonrasında yaptıklarını dinledim. O da depremin ne kadar etkileyici olduğunu anlattı. Akrabalarından kayıpları vardı. Dostlarımızdan gidenleri andık.

Ailesini güvene aldıktan sonra büyük zorluklarla fabrikasına gelebilmişti. Yerküre gece vardiyası çalışırken kükremişti çünkü. Yollar yıkıntılarla kapanmış, Maraş''ta büyük bir can pazarı yaşanıyordu. Fabrikada yangın çıkmıştı. Herkesin seferber olduğunu anlattı. Zorlukla söndürülen yangından sonra etrafına baktığında, çalışanlarından kaybı olmadığını görmüştü. Ailesinden sonra bir daha şükrettiğini söyledi. Sonrasında bütün çalışanları içinde 33 kişiyi kaybettiğini söylerken yüzü değişmişti. Kendisinin de akrabalarından 20''yi aşkın kaybı vardı. Ama hepimizde olduğu gibi eş, dost, ahbap, arkadaş sayısını daha tam öğrenememiştik.

Çalışanları için çadır kampı kurduğunu, konteynerler de getirttiğini anlattı. Çalışanlardan Maraş dışına gidenlerden birkaç kişi hariç hepsinin geri döndüğünden de şükrederek bahsetti. Onlara, yeniden ve birlikte ayağa kalkacaklarına dair konuştuğunu söylüyordu. Çalışanlarının çok büyük çoğunluğunun yanında olduğunu söylerken mutluluğu görünür durumdaydı.

Birlik ve dayanışma

Bir başka yakın arkadaşım Ziya da bu fabrikanın kırk yıla yakın çalışanı. Üniversiteyi aynı dönemde okuduk. Meslektaşım da. Kadir''le birbirlerine yakınlar. Gördüğüm kadarıyla patron çalışandan farklı bir ilişki içindeler. Beni etkileyen hikâyeyi Ziya''dan dinledim.

Ziya''yla depremin ilk günlerinde de telefonla görüşmüştük. Gecesi gündüzü birbirine karışmıştı. Arkadaşımızın babasının adına yaptırdığı ilkokulu depremzedelere açmışlardı. Okul müdürüyle birlikte yaklaşık 600''e yakın kişiyi o günlerin keskin soğuğu ve yağmurdan korumaya almışlardı. Ziya, kalanların altlarına yatacak, üstlerine battaniye bulmuştu. Gelen ısıtıcılarla soğuğu biraz daha kesmişti.

Bir mutfak kurmuş sıcak yemek çıkıyordu. Sadece kalanlara da değil etraftan gelenlere de sıcak çorba vardı. Bilge Kağan''ın dediğini yapmışlar, açı doyurmuşlar çıplağı giydirmişlerdi. Malum kıtlıkta verilen lokmanın hükmü büyük olur ya, tam da öyle.

Ziya''yla sohbetimde bu motivasyonu iki kelimeden aldığını anlattı. Yangın esnasında Kadir Bey''e itfaiyeyi aradık mı diye sorduğunda aldığı cevabı bana aktardı. Kadir''in "Aramadık. Gerek de yok. Onlar şimdi can kurtarmakla meşguldürler. Hiç aranır mı? Cana geleceğine mala gelsin." dediğini söyledi. Yangın söndükten sonra da "Gün bugün ede*. Şimdi insanların yanında olma zamanı" sözleri üzerine işe sarıldığını anlattı. Ziya zaten Türk Milleti''nin sevdalısıydı ve bugünün o gün olduğunu o da biliyordu.

İki yüz kilometre uzakta

Bir başka arkadaşım da Malatya''da yaşıyor. O da liseden arkadaşım. Babası Akbank''ın müdürüydü Bahadır''ın. Şimdi yeminli mali müşavir. Bir dönem de meslek odaları TÜRMOB''ta Disiplin Kurulu Üyesiydi.

Depremden hemen sonra aradım. Sağlık haberini aldım. Ama hem evi hem de bürosu ağır hasarlıydı. Kayısı bahçesindeki evde kalıyorlardı. Oğlu Ankara''da yaşıyor. Ankara''ya gelsen biraz dedim. Cevabı telefonun öteki ucunda gözlerimi doldurdu: "Burayı kime bırakacağız Hakan, Malatya benim memleketim. Ben buraya aitim. Gelemem." O da gün bugün diyordu.

Yardım çalışmalarının yanı sıra depremin etkileriyle mücadele için yazılar da yazdı. Alomaliye.com sitesinde Depremin de Muhasebesini Yapmalıyız ve Depremin Yaralarını Sararken Zulüm Olmasın! başlıklı yazıları var.

Bahadır, "Depremin yıkıcı etkisi içinde mağdur olan birçoğu yaşadığı ilin dışına çıkan depremzedelerin, nasıl bir çözümsüzlük içinde kıvrandıklarını anlatmak mümkün değildir." diyor. "Yetkililerin ve karar vericilerin empati yaparak bu konuda depremzedelerimizin mağduriyetini giderecek bir çözüm bulmaları(nı)" beklediklerini de ekliyor.

Öncelikle göçün acilen durdurulması gerektiğini yazmış. Deprem bölgesinin özel teşvik kapsamına alınması gerektiğini, vergi iadelerinin beklenmeden ve nakden ödenmesini, sigorta prim teşvikinin acilen düzenleme yapılmasını, banka işlemlerindeki aksamaları, bölgedeki yeni kredi, çek ve teminat mektubu problemlerini belirtiyor.

Deprem bölgesi tarım, hayvancılık ve sanayinin öne çıktığı yerler. Bu sektörlerde özel teşviklerin verilmesi önemli. Ama daha da önemlisi, ücret ve maaşların asgarî ücret kadar bir bölümüne belirli bir dönem için de olsa, ayrıcalık tanıyacak düzenlemeler yapılmalı. Yapılmalı ki insanlar bir yanda çadırda veya konteynerde yaşarken diğer yanda işinde olmalı. Evleri yeniden yapılırken, hiç olmazsa biraz daha rahat nefes alabilmeli.

"Toplu vurdukça yürekler"

Bugün milyonlarca insan sahip oldukları hayat standartlarını kaybettiler. Anılarını yitirdiler. Şartlarını oluşturmaya ve hatıra biriktirmeye yeniden başlıyorlar. Kaybolanlar sadece kişisel anılar da değil. Yaşadıkları yerlerle de bağları var. Yeni yerleşim yerleri planlanırken bu bağın kopmasına izin verilmemelidir. Hem şehirlerin de hafızaları vardır.

Yeni yerleşim yerleri seçilirken acele etmeden ve toplumun her kesimiyle birlikte karar verilmelidir. Bütün siyasi partiler bu karara katılmalıdır. Şehirleri çok uzaklarda kurmaya hemen karar verip, vakit geçirmeden ihale yapmak doğru değildir. Japonya''da deprem sonrasında şehirlerin taşındığı duyulmamıştır. Akıl, bilim ve teknoloji devreye sokularak planlama ve imalat yapılmalıdır.

Afetten ihale kaçırma gibi anlaşılacak davranışlar Türk Milletinin birliğine zarar verecektir. Hatta seçim sonuna kadar sadece deprem bölgesinin günlük hayatı düzene sokulmalıdır.

İdeolojik hedefleriyle hareket eden STK''ların devre dışı bırakılma zamanı da gelmiştir. Başlangıçta çöken gök kubbeyi kaldırmaya çalışırken göze görünmüyorlardı. Ama artık yeter, teşekkür ederiz deme zamanı gelmiştir.

TBMM''deki tarihî konuşmasıyla Türk Milleti''nin duygularına tercüman olan Hatay Milletvekili Suzan Şahin İskenderun''da, Kadir ve Ziya Maraş''ta ve Bahadır Malatya''da yüreği birlikte atanlarız. Elbette yüreği birlikte atan daha nice milyonlar var. Bu yüreklerin birlikte atmasının devam etmesi gerekiyor. Türk Milleti, bütün olumsuzluklara rağmen ses verdi. İçindeki fırsatçılara rağmen sesi çok gür çıktı. Elbette fırsatçılardan da bir gün hesap sorulacak.

Bugün el verme, hayatlara dokunma günüdür. O gün bugündür.

* Ede, Maraş ağzında kardeş anlamında kullanılır...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları