Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehmet Akif Cenkci

Mehmet Akif Cenkci

KİT'lerde çalışan taşeron işçiler kadro bekliyor

Çok kıymetli okuyucularım, bugünkü köşemde Kamu İktisadi Teşebbüsleri'nde çalışıp da hâlâ kadro alamayan taşeron işçilerin mağduriyetlerinden bahsedeceğim. Bu yazımda daha çok kadro alabilen taşeron işçilerden ziyade kadro alamayanlardan söz etmek istiyorum.

Malum, uzun yıllardan beridir gündemimizden hiç düşmeyen konudur taşeron meselesi, taşeron işçilerin haklı yakarışları 21. Yüzyılın insanlık ayıbı olarak karşımıza çıktı. İnsan ticaretinin yasal dayanağıdır taşeron meselesi işin esasında. Taşeron sistemi bünyesinde adaletsiz uygulamalarla işçi haklarının kısıtlanarak güçlü sermaye karşısında ezik olan işçi sınıfı iyice ezdirilmiştir. Bu sistemin özel sektörden sonra kamuya sirayet etmesiyle birlikte devlet adeta işçi sömürgecisi haline gelmiştir. Son derece önemli olan ve haksızlık, hukuksuzluk teşkil eden bu konunun kökten çözümlenmesi gerekirken bazı taşeron işçilere sözde kadro verilerek tadil yoluna gidilmiş olup, sorunlar sonlandırılacağına adeta iyice artırılmıştır.

Ortak akıl ile akıllıca çözümler

İş Kanunu incelendiğinde aslında kullanmamız gereken kavramın asıl işverenlik-alt işverenlik olması gerekmektedir. Lakin kamuoyunda biz alt işveren işçisi kavramı yerine taşeron kavramını sıklıkla kullanıyoruz. Asıl işverenin işlerini alt işverene yaptırabilmesi ve alt işveren işçisi (taşeron işçi) çalıştırabilmesi için asıl işe yardımcı olabilecek bir iş olması gerekmektedir. Örneğin bir tekstil üretim firmasında çalışan işçilerin yemek ve dağıtım işleri alt işverene verilebilir. Kamudan örnek verecek olursak; devlet hastanesi personelleri ve hastalarının yemek işleri ile ilgili alt işverenden hizmet satın alarak alt işveren işçisi olan taşeron işçiler bu hizmeti yürütebilirler. Ancak devlet hastanesinin aslî işi hastaları muayene ve tedavi etmek olup bu yönde istihdam edilecek doktor ve hemşire hizmetini alt işverenden temin edemez. Ancak ülkemizde alt işveren-üst işveren ilişkisi birbirine karışmış olup içinden çıkılamaz bir hal almıştır.

Kamuoyunda sıklıkla taşeron işçilerin mağduriyetleri anlatılmış, bu işçi kardeşlerimizin haklı yakarışları karşısında siyasi iktidardan beklentiler doğmuştur. Her zaman dediğim gibi toplumun büyük bir kısmını ilgilendiren bu tür konularda sivil toplum kuruluşlarından, sendikalardan ve muhalefet partilerinden görüş alınmalı, ortak akıl ile akıllıca çözümler üretilmelidir. Bunu her seferinde dile getirmemize rağmen siyasi iktidar tarafından karşılık bulmamış, telafisi kamuya ağır olan sonuçlarla karşı karşıya gelmiş bulunmaktayız. 

Nitekim 696 ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 23 ve 24. Maddeleri ile kamuda çalışan birtakım taşeron işçilere kadro geçtiğimiz yıllarda verilmişti. Verilen bu kadro Meclis'te tartışılarak yasalaşması gerekirken bir gecede KHK ile sağlanması öngördüğümüz sıkıntıları da beraberinde getirdi. Kadro alan taşeron işçi arkadaşlarımızın sıkıntılarını daha sonra detaylıca aktaracağım.

Siyasi iktidar tarafından bir kesim taşeron işçilere sözde kadro verilirken, diğer taraftan ise Kamu İktisadi Teşebbüsü kuruluşlarında çalışan taşeron işçilere hâlâ söz verilmesine rağmen hak ettikleri kadro verilmedi. Üstüne üstelik Sayın Cumhurbaşkanının 31 Mart Mahalli İdareler Seçimi için Sivas'ta yaptığı miting esnasında katılımcıların KİT'lere kadro istemelerine karşılık; ''Bak kardeşim biz KİT'lere falan hepsine kadrolarını verdik. Bizden bir şey beklemeyin. Tamam. Hepsini verdik bizden bir şey beklemeyin. Ve şu toplantıyı da provoke etmeyin. Her şeyi verdik, her şeyi verdik. Alışılmış bir siyasetçi değilim. Alışılmış bir lider de değilim. Provoke etmek suretiyle, lütfen samimi olalım dürüst olalım'' diyerek KİT'lere verilen sözünü unutmuş, toplumun bir kesimini hayal kırıklığına uğratmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı KİT mağdurlarından samimi olmayı beklemiş ancak verdiği sözü unutarak samimiyetini işçi ve emekçiler karşısında kendisi yitirmiştir. Sayın Cumhurbaşkanının KİT'lere falan hepsine kadrolarını verdik demesiyle kimleri kastettiğini, ne demek istediğini anlayabilmek mantık ile ilişkilendirebilmek pek de mümkün olamamaktadır. Aklımızın idrak ettiği şudur ki; Cumhurbaşkanının bu konuyu açılmamak üzere kapattığıdır. Sayın Cumhurbaşkanı ya KİT'lerde çalışan taşeron işçilerin kadroya alınmadığının farkında değildir veya yanlış bilgilendirilmiştir. Peki ne olacak bu emekçilerin mağduriyeti ne olacak bu insanların ümitleri, hayalleri, gelecek planlamaları ve en önemlisi ise emekçi milletimizde devlet baba tarafından kandırıldıkları hissi oluşması...

Yedi yıldır bekliyorlar

Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ), Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD), Türkiye Taşkömürü Kurumu, PTT, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü, Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü, Kamu Bankaları, TRT sadece bu kurumların bazılarıdır. Bu kurumlarda ise ortalama 80 bin taşeron işçi çalışmaktadır. Aileleri ile birlikte ise ciddi bir nüfus etmektedir.

29 Ekim 2013 tarihinde Cumhuriyetimizin 90. kuruluş yıl dönümünde hepimizin bildiği üzere asrın projesi olarak kabul ettiğimiz Marmaray hizmete açıldı. İşte bu asrın projesi olan Marmaray'da 21. asrın kölelik modeliyle çalışan işçiler aradan 7 yıl geçtiği hâlde hâlâ hak ettikleri kadrolarına kavuşamadılar.

Anlaşılan odur ki; KİT'lerde çalışan taşeron işçilerin, siyasi iktidarın seçim malzemesi olmaya devam edeceğidir.

KİT'lerde çalışan taşeron işçilere verilen sözler tutulmalı, işçi sendikaları kadro hakkı verilene kadar bu konuyu devamlı gündemde tutarak kamuoyu oluşturulmalıdır.

Unutulmamalıdır ki; emeğin gücü her zaman sermayenin de siyasi iktidarında üstündedir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları