Her seçimin kendi hikâyesi, kendi dinamikleri vardır.
Bu seçimin de öyle...
Öyle görünüyor ki, olağan sosyoloji ile olağanüstü sosyolojinin yarışacağı bir seçim olacak...
Birincisi baskın gelirse Erdoğan, ikincisi baskın çıkarsa Kılıçdaroğlu kazanan olacak...
Garip olan, temsil eden adaylar özelinde düşünüldüğünde şu an için bu iki karşıt sosyolojinin birbirini besleyen ve besleyecek durumda olması...
Erdoğan''ın rakibi, aslında Kılıçdaroğlu değil; anti Erdoğanizm...
Toplumdaki Anti Erdoğanizm siyasi muhalefete psikolojik üstünlüğü veriyor...
Psikolojik üstünlüğü, sandık üstünlüğüne taşımak olağan sosyolojiyi hiç beslememekten ya da az beslemekten geçiyor...
Erdoğan''dan acı acı tebessüm ettiren iki inci
Erdoğan muhalefetin vaadine sarıldı, kamuya alımlarda mülakatı kaldıracaklarını söyledi.
Laik T.C.''yi Dârü''l-harb görüp iktidar olmayı fetih saydılar, liyakat cellatlığını da ganimet gördüler.
Kendilerinden olmayanın hakkını mülakatla gasp ettiler!
Bu vaat kul hakkını temizlemez!
Aynı Erdoğan, köprü, baraj, havalimanı ile övünüp Prof. Dr. Naci Görür''e, "Müsvette bu. Senin profesörlüğünden bu millete ne gelir..." dedi...
Bakın "Türkiye''nin çimentosu-Barajlar Kralı" gibi unvanlara sahip Süleyman Demirel ise ne diyor;
"Türkiye''de baraj yaptım, köprü yaptım, yol yaptım, hastane yaptım, liman yaptım.
Bunlar çok önemli şeylerdir.
Fakat demokrasi olmadıkça bunların da hükmü kalmaz.
Her şey ve hepsi demokrasi içinde önemlidir..."
