Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Kafa karıştıran taahhütname

Dört gün önce Koronavirüse karşı üçüncü aşımı oldum.

İlk iki aşı Sinovac yani Çin aşısıydı.

Üçüncüde Biontech'i yani Alman aşısını tercih ettim.

Aşı olmadan önce bana ve Biontech olacak diğer vatandaşlara şöyle bir  taahhütname imzalattılar:

 "Biontech aşısı yeni bir teknolojiyle üretilmiştir.

Uzun vadede ne gibi etkilerinin ortaya çıkacağı henüz bilinmemektedir.

Bunu bilerek aşı olmayı kabul ediyorum."

Bir diğer deyişle Sağlık Bakanlığı, aşının ileride ortaya çıkabilecek önemli yan etkileri karşısında sorumluluğu üzerinden atıyor, kendisini koruma altına alıyordu.

Anlaşılması gerçekten zor bir şey bu.

Ve inanın, aşı için başvuranlara böyle bir taahhütname imzalatılması, aşı karşıtlarının ekmeğine yağ sürüyor, onlara "Bakın, koca bakanlık aşının uzun vadeli etkilerinin ne olacağını bilmeden insanları adeta kobay yerine koyarak aşılama yapıyor. Demek ki biz aşı karşıtı olmakta yerden göğe kadar haklıymışız" deme imkanı sağlıyor.

Benim önerim şu:

Sağlık Bakanlığı, toplumun büyük bir bölümünün aşı olmasını sağlamak istiyorsa aşı başvurusu yapanlardan taahhütname almaktan vazgeçmelidir.

++      

ŞİDDETE KONAN YANLIŞ TEŞHİS

Kadına yönelik şiddeti önlemek için ardı ardına komisyonlar kuruluyor, toplantılar yapılıyor, raporlar hazırlanıyor, eylem planları açıklanıyor, Meclis'e yasa teklifleri veriliyor.

Burada unutulan ya da görmezden gelinen bir şey var:

Türkiye'de sadece kadına yönelik şiddet sorunu yok, genel olarak şiddet sorunu var.

Bakın, Umut Vakfı'nın belirlemelerine göre, 2020 yılında 2040 kişi cinayete kurban gitti.

Ölenlerin 1740'ı erkek, 300'ü kadındı.

Erkekler ağırlıklı olarak hemcinslerini öldürdüler.

Yani, sadece kadına şiddeti önleyerek şiddet önlenmiş olmaz.

Soruna cinsiyetçi yaklaşımla bakmamak gerekir. 

*

Peki, ne yapılabilir, şiddeti önlemenin formülü nedir?

Yine Umut Vakfı'nın hazırladığı rapordan okuyalım:

"Türkiye'de şiddet olaylarının yüzde 85'i tabanca, tüfek gibi ateşli silahlarla işleniyor.

Halkın elinde 25 milyonu aşkın silah bulunuyor."

Evet, bu bilgiden hareketle şu önerileri yapmak mümkün:

1- Şiddet önlenmek isteniyorsa halkın elindeki ruhsatsız silahlar kısa sürede toplanmalıdır.

2- Söz konusu silahları gönüllü olarak devlete teslim edenlere bir defaya mahsus olmak üzere ceza verilmemelidir.

3- Silah kaçakçılığı yapanlar ile bunları satanlara ağır cezalar getirecek yasal düzenlemeye gidilmelidir.

4- Toplum genel olarak ruh sağlığı taramasından geçirilmeli,  hasta oldukları anlaşılanların ilaç ya da hastane tedavisiyle sağlıklarına kavuşturulması sağlanmalıdır.

5- Yine yasal bir değişikliğe giderek sadece kadına değil, kadın-erkek-çocuk kim olursa olsun insanlara şiddet uygulayanlara cezalar ağırlaştırılmalıdır.

Evet, şayet böyle radikal önlemler alınırsa şiddet olaylarında kısa sürede büyük bir azalma yaşanabilir.

Aksi tutumlar kendimizi kandırmaktır, havanda su dövmektir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları