Kadınlar iş hayatına hızla atılarak, yılların getirdiği boşluk dönemini yıkmaya çalışıyor. Erkeklerin olan iş yaşamının kurallarına alışmaya ve kısa zamanda uyum sağlamaya başladılar. Oyunu kuralına göre oynamak istiyorlar. Kurallara sadık ve dikkatli davranmaya özen gösteriyorlar. Onlar için bu alan çok farklı ve pek çok bilinmeyenle dolu bir bilinmezler ormanı gibi durmaktadır. Kadınlar öncelikle kendi ailelerine özellikle de babalarına kendilerini ispat etmek zorunda hissediyor. Daha sonra yakın akrabalarına kendilerinin de bir erkek evlat kadar başarılı, hırslı ve oyunu kuralına göre oynayabileceklerini göstermek istemektedir. Bu da yetmez iş hayatına atılmamış diğer bayan arkadaşlarına kadın olarak da iş hayatında başarılı, mutlu, hırslı olunabileceğini göstermek, ispat etmek istemektedir. İş burada kalmaz yakın çevrelerinden de onlara bakıldığını, izlendiklerini, takip edildiklerini hissederler. Böyle durumlarda bazen normal de yapmayacakları işleri çok başarılı yapabilirler. Kendilerini o kadar sıkıştırırlar ki doğru yaptıkları işleri bile yüzlerce defa kontrol eder ve gereksiz vakit kaybederler. Hep kafalarının içinde onlar ne der korkusu devam eder gider. Bazen de bütün bunların yanında işte birlikte çalıştıkları erkeklere de kendilerinin ne kadar iyi, başarılı, akıllı olduğunu ispat etmek için özveri ve zaman harcarlar.
Dışarıdaki insanlara kendilerinin de iş kurallarını bilen, uygulayabilen, gözü kara, saldırmaya hazır kurtlar olduklarını göstermeye hazırdırlar. Bütün bu durumlar onları yaptıkları işle uğraşmaktan da daha fazla yorar. Böyle durumlarda onlara en güzel ve etkili desteği erkek rakipleri vermektedir. Bu olumlu desteğe karşın kendi cinsleri ise onları beğenmeyen, en acımasız eleştirileri yapan ve yaptıkları çok farklı başarılara bile şüphe ile bakarak onların enerjilerinin tükenmesine sebep olabilmektedir. Hemcinsleri ise 'ben yapamadım, olamadım, o'da olamasın' isterler. En ufak bir tökezlenme anında hemen ortaya çıkıp 'ben haklıyım bakın oda yapamadı' diyebilmektedir. Böyle durumlarda en büyük tehlike kadınların kendilerine olan güvenlerini kaybetmeleridir. Bazen çevreye ispat etmek için kendilerini unutabilirler. Veya kendilerini hayatın güzelliklerine kapatabilirler. Gezmek, eğlenmek, makyaj yapmak, giyinmek sonuç olarak kendine vakit ayırmak onları acaba savaşı kaybeder miyim diye düşündürebilir. Kendine ayıracağı vakti işine ayırması gerekir diye kendilerini suçlarlar.
Uzmanların bu durumdaki kadınlara önerileri; Eğer insan mutlu ise istediği gibi giyiniyor, geziyor, hayatına ve zevklerine vakit ayırabiliyorsa bu insan işinde başarılı olacaktır. Eğer kendine ve zevklerine yeteri kadar vakit ayıramıyorsa kişi kısa bir süre içinde tükenmişlik, yorgunluk, bıkkınlık duygularıyla karşı, karşıya kalabilecektir. Hayatınızda yaptığınız her bir yenilik sizi daha fazla enerji, motivasyon ve atağa kalkma gücü verecektir.
Kadın yöneticiler kendilerini mutlu edecek adımlar atmalıdır. Mutlu insanın yıkamayacağı düşman yoktur. Mutlu insan kendine güvenir, kendini sever, enerji doludur, hayatı kendi elleri içindedir. Geçmişteki ve gelecekteki olaylarla yaşamaz günü yaşar yaşamı kolay, basit ve ulaşılabilir keyiflerle doludur. Giyinir, kuşanır, gezer, yaşar kendinin güzel şeyleri hak ettiğini düşünür. Hayatının değerli olduğunu bilir. Kendini sever dış giyimine gösterdiği özeni iç dünyasına da gösterir. İç dünyasına verdiği değer kendine verdiği değerdir. İç dünyası diğer kişiler görmez ama o bilir. Bu kendine olan güvenini arttıran bir durumdur. Bu mutluluk bulaşıcıdır. Hemen kişinin çevresine yayılır. Mutlu olduğunuzda her şeyi tozpembe görür ve güçlü hissedersiniz. Bu mutluluk iş yaşantınıza da yansır. İşte daha verimli, üreten, hızlı ve yeniliklere açık olursunuz.
Kadınlar iş ve sosyal yaşamda kendilerini kişisel olarak geliştirmeli, öğrenme ve dış dünyaya adapte olmak için zaman tanımalıdır. Başa çıkamayacağı durumlarda mutlaka profesyonel destek almalıdırlar.
