Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Fatih Ergin

Fatih Ergin

25. SAAT

İnsanlığın başlangıcına uzanan fobi: Karanlıktan neden korkarız?

Henüz küçük bir çocukken hepimiz karanlıkta uyumakta güçlük çekip anne babamızın yanına kaçmışızdır, hatta bazılarımız büyüyüp yetişkinliğe adım attığında bile karanlıktan korkmaya devam eder. Peki, karanlık korkusunun ardında yatan sebebi hiç merak ettiniz mi? Korktuğumuz şey aslında karanlığın kendisi değil de başka bir şey olabilir mi?

Yetişkinlerin aksine hiçbir şeyi umursamayıp daha korkusuzca davranabildiğimiz çocukluk dönemimizde hepimiz illaki bir karanlıktan korkma döneminden geçmiş, o koridor ışığını açık bırakıp uyumuşuzdur. Ne de olsa bütün canavarlar gece karanlık çöktüğünde saklandıkları yerlerden çıkarlar ya da en azından çocuk aklımızla öyle olduğuna inanırdık. Bu korku sadece küçüklükte kalsa iyi: karanlık, büyüyüp birer yetişkin olduğumuzda bile; nedenini bir türlü anlayamadığımız bir şekilde içimize kurt düşürmeye devam eder.

Peki neden? Her korkunun olduğu gibi, karanlık korkusunun da psikolojide bir açıklaması var. Dünyaca ünlü metal grubu Iron Maiden'ın "Bazen odanın köşesine bakmaya bile korkarsın. Hissedersin bir şeylerin sürekli seni izlediğini"  diyerek üzerine efsane şarkı Fear of the Dark'ı yazdığı karanlık korkusuna gelin bir de birlikte bakalım.

Baştan sona simsiyah giyinmiş bir insan gördüğünüzde onun bir cenazeye mi, bir iş toplantısına mı, bir moda şovuna mı yoksa sadece bir yürüyüşe mi gittiğini anlamakta biraz zorlanabilirsiniz. Sonuçta bu etkinliklerin hepsinde de tamamen siyah giyinilebilir. 

Pantone Renk Enstitüsü'nün renk uzmanı ve yönetici direktörü Leatrice Eiseman'a göre şu son 50-100 yıl içerisinde siyah renk çok büyük bir değişime uğradı. "Günümüzde siyahın; cenazelerin, kederin ve ağlayan dulların ötesinde, renge bir çeşit 'güç hissi' veren bir ağırlığı var." diyen Eiseman'a göre siyah, yas ve ölümle ilişkilendirilen bir renk olmaktan çıkıp asalet ve sofistike denildiğinde akla ilk gelen renge evrildi. Artık insanlar olduklarından ince gözükmek, özgüven hissiyatı yaymak ve pahalı kıyafetlerin sembolü olarak siyah giymeyi tercih ediyor.

Ancak siyah rengin kasvet ve bilinmeyenle olan ilişkisi, bir cadının kıyafetleri veya Azrail'in pelerini gibi şeytani tasvirler formunda bazı kültürlerde hala devam ediyor. Aslında bu ve benzeri kurgusal betimlemeler de karanlık korkusu evriminin bir parçası.

Diyelim ki evinizde yalnızsınız ve güzelce aydınlatılmış salonunuzda koltuğunuza kurulmuş bir film izliyorsunuz. Dışarıda esen rüzgarın hareketlendirdiği kuru ağaç dalları camınıza sürtüyor. Klasik bir Sonbahar akşamı; ortada güvenliğinizi sorgulatacak hiçbir durum yok, değil mi? 

Ta ki birden ışıklar gidip, sizi karanlıkta bir başınıza bırakana kadar. Böyle bir durumda çoğu insanın içini anında nedensiz bir korku kaplamaya başlar.

Toronto Ryerson Üniversitesi psikoloji profesörü ve The Anti-Anxiety Workbook kitabının yazarı Martin Antony, "Korku, acı hissi gibidir. Sadece bizi olası bir tehlikeye karşı korumak için vardır." diyor ve ekliyor: "İşte o 'korku' bizi tehlikelere karşı tetikte tutuyor."

Elektriğin, hatta ateşin olmadığı; deyim yerindeyse 'karanlıkta kalan' ve hakkında sınırlı bilgiye sahip olduğumuz tarih öncesi dönemlerde hava karardığında insanların yırtıcılar tarafından saldırıya uğrama olasılığı çok daha yüksekti. Durmadan gelişen teknolojinin yardımıyla zamanla insanlık besin zincirinin en tepesine yerleşti ve yok olan bu yırtıcıların açtığı boşluğu doldurmak adına kurgusal canavarlar yaratmaya başladık. İyi korku filmlerinin direkt olarak canavarı göstermemesinin nedeni de işte budur: hayal gücümüz zaten olabilecek en korkunç canavarı bizler için yaratır. Yani, aslında o korkunç görünen canavardan değil de "bilinmeyen"den korkarız.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları