Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Oğuz Ekici

Oğuz Ekici

Her Telden

"İnkılâbın büyük teşkilatçısı": Talat Paşa

Yazılara, genellikle giriş ile başlanır değil mi? Ancak ben bu sefer, daha farklı bir yol izlemeyi tercih ettim. Sizi, 15 Mart gününe… Berlin'in Hardenberg Caddesi'ne götürmek istiyorum.

O tarihi ve aynı zamanda talihsiz ana. Talat Paşa'nın, evinden çıktıktan sonra, yüzyıllar boyu, Türk milleti ile hem kanlı, hem de yorucu boğuşmalar yaşamış bir milletin ferdi tarafından adice öldürülmesine götürmek istiyorum sizleri.

Hem Osmanlı hem de Türk dünyasının en önemli düşünürlerinden, askerlerinden ve siyasetçilerinden biri olan Talat Paşa'nın haince katledilmesini hatırlatmak istiyorum sizlere.

Tetik çekildiğinde, tarihin sustası çekilmiş bir çakısı yere serilmiş, önce mücadele vermeye çalışsa da daha sonra yorgun bedenini ölüme teslim etmişti.

***

Haber, Türkiye Cumhuriyeti'ne ulaştığında ertesi gündü. Türkiye'de devrim oluyor, herkes de bu rüzgârın peşine takılıp, gidiyordu.

Cumhur Reis Mustafa Kemal haberi aldığında, etrafındakilere döndü ve "Vatan büyük bir evlâdını, inkılâp büyük bir teşkilatçısını kaybetti" dedi.

Evet, Mustafa Kemal sadece yol arkadaşını değil, aynı zamanda bu vatan için yan yana dövüştüğü, strateji masalarında ter döktüğü bir ağabeyini de kaybetmişti.

Sadece, Mustafa Kemal için değil, yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti için de önemli bir kayıptı Talat Paşa…

Peki, neden mi büyük teşkilatçıydı? Bir kurt gibi zekiydi çünkü. Duygularından çok, aklı ile hareket etmesini beceriyordu. İttihat ve Terakki'nin kısa süre içerisinde çok önemli kitlelere ulaşmasında da büyük payı olmuştu.

***

Öyle işte…

Her zaman yazıya, girişle başlanır. Ben bu sefer, sondan başlayayım dedim. Çünkü bu cesur ve akıllı adamın hayatını okurken, Mustafa Kemal'in onun hakkında neler düşündüğünden mahrum kalmanızı istemedim.

Şimdi, asıl gitmemiz gereken yere gidelim…

Yani, 1 Eylül 1874'e… Kırcaali'nin dediğim dedik beylerinden, has Türk Ahmet Vasıf Efendi'nin oğlu olarak Edirne'de dünyaya geldi. Babası kucağına alır almaz, oğlunun büyük işler yapacağına inandığını söylemişti etrafına. Nitekim öyle de oldu.

Çünkü doğduğu topraklar düşman tarafından işgal edildiğinde, arkadaşlarını ustaca bir şekilde ikna ederek, ölmüşlerinin topraklarını yeniden Türk vatanına kazandıracaktı. Edirne'nin geri alınmasında payı büyüktü.

***

Edirne Askeri Rüştiyesi'ni bitirdikten sonra, bir anda babasının ölümü ile sarsıldı. Ancak kendisini toplaması çok sürmedi. Geride annesi ve iki kız kardeşi vardı. Artık sorumluluk alma vaktiydi. Vatan, biraz denizlerimiz, sokaklarımız ve bağlarımız, bahçelerimiz ise vatan aynı zamanda anamız ve bacımızdı.

O da öyle yaptı, ileride korkmadan dövüşeceği vatanı için ilk etapta annesi ve kız kardeşlerine sahip çıktı. Hayırlı bir adam oldu.

***

Dönemin şartları, her Osmanlı genci gibi onu da etkilemişti. Henüz çok erken yaşta, ülkenin gidişatının farkına vararak, Jön Türklerin yer aldığı bir muhalefet örgütüne katıldı. Vatan artık, daha yüksek sesle savunulacaktı.

***

Kimilerine göre, Bektaş-i idi. Ancak o, Türk vatanının içerisinde yaşayan herkesin, bayrağına ve milletine sahip çıktıktan sonra aynı değerde olacağını biliyordu. Bektaşi olması, herhangi bir farklılık yaratmadı. Bu yönünü kullandığını söyleyen de oldu ama o, bunlara kulak asmadı.

Çünkü önünde, hürriyet, adalet ve kardeşlik getirilmesi gereken bir vatan vardı.

Nitekim İsmail Canbulat ve Mithat Şükrü Bey ile her bir araya geldiklerinde, bir cemiyetin kurulması gerektiği fikri ortaya atılıyordu.

Bu fikir, kısa bir zaman sonra hayata geçirilecekti. İşte, Türk dünyasının tartışmasız mihenk taşları arasında yer alan İttihat ve Terraki'nin kuruluş yoluna da böyle girildi.

***

Bu üçlünün kurduğu cemiyet, 1907 yılında Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti ile birleşti. Talay Bey de bu cemiyetin kâtibi olarak görevlendirilmişti.

İşte, Dâhiliye Nazırlığından, Osmanlı Sadrazamlığına kadar gidecek sürecim başlangıcı da böyle atılmış oldu.

Genç, cesur ve hepsinden önemlisi makul bir devlet adamı, Osmanlı Devleti'nin memuriyetinde önemli görevler üstlenecekti.

Daha sonra Meclis'e girdi, bakanlık yaptı, Mahmut Şevket Paşa'nın Bayezid Meydanı'nda uğradığı suikastın ardından, sadrazamlık görevini de üstlendi.

Babıali Baskını sırasında, Yakup Cemil'in deliliklerini önleyerek, daha fazla kardeş kanı akmamasını sağladı.

Annesinin, babasının, akrabalarının mezarlarının olduğu, gençlik yıllarında kendisini denizinin serin sularına bıraktığı Edirne'nin kurtarılması da bu aklıselimliği sayesinde oldu.

Hatta Osmanlı'nın I Dünya Savaşı'na Almanya'nın yanında girmesini de engellemek istiyordu ancak bu kadarına da gücü yetmedi.

O,  daima İttihat ve Terakki'nin makul ağabeyi olarak kaldı.

***

Cemiyet, yıllar önce eleştirdiği hataları kendi yapmaya başlayınca, o da diğerleri gibi kanını akıttığı vatanını terk etmek zorunda kaldı.

1921'in 15 Mart'ında da Almanya'da Soğoman Tehliryan adlı bir namerdin, kahpe kurşunu ile fırtınalarla dolu yaşamına veda etti.

Cenazesi, öldükten 23 yıl sonra anavatana getirilebildi. Bu tarihi şahsiyet, sadece kahramanlık destanı ile akıllarda kaldı. Ardında Hüseyin Cahit Yalçın tarafından 1946'da yazılmış kitap haricinde, herhangi bir eser yoktur.  

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları