Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

İnfaz sonrası saatler

Deniz Gezmiş ve iki arkadaşı 1972'nin 6 Mayıs'ında sabaha karşı idam edildiler.

O saatlerde Deniz Gezmiş'in evinde yaşananları kardeşi Hamdi Gezmiş'in anılarından yararlanarak anlatmak istiyorum:

Meclis, üç gencin idam edilmesine ilişkin mahkeme kararını çıkardığı bir kanunla onaylamıştı.

Bu kanun, 5 Mayıs'ta Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

İnfazlar artık her an gerçekleşebilirdi.

5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece anne Mukaddes Gezmiş ile en küçük oğlu Hamdi Gezmiş evde birlikteydi.

Radyoyu açtılar, başına oturdular.

Gelecek korkunç haberi bekliyorlardı. 

Mukaddes Hanımın başı bir ara önüne düştü, uykuya daldı. Saat 02.00'yi gösterirken sıçrayarak uyandı.

Hamdi, "Ne oldu anne" diye sordu.

"İçimden bir şey koptu sanki" yanıtını verdi Mukaddes Hanım. (Sonradan, daldığı uykudan sıçradığı anın Deniz Gezmiş'in darağacında can verdiği an olduğu anlaşıldı.)

Sabaha kadar radyonun başındaydılar.

Saat 07.00'de haberleri vermeye başladı radyo.

İlk haberde, "Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edildi" dedi spiker.

Mukaddes Hanım, bunu duyunca kendini yere attı.

Hıçkırıklar arasında bağırıyordu:

"Gitti, oğlum gitti, Deniz'im gitti."

Hamdi, teselli etmek için annesinin yanına koştu.

Ama bir şey diyemedi.

Ana oğul hiç konuşmadan ağlaştılar.

Sonra akrabalar gelmeye başladı bir bir.

Akşam saatlerinde Deniz Gezmiş'in babası Cemil Bey ile diğer kardeşi Bora geldiler eve.

Dakikalarca konuşamadılar. Sadece ağladılar.

Neden sonra Mukaddes Hanım'la eşi arasında şu diyalog geçti:

"Gördün mü çocuğumu?"

"Gördüm, sarıldım"

"Nasıldı?"

"Boynunda bir morarmışlık vardı. İp izi..."

 

*

 

Hamdi Gezmiş, anılarında şunları da anlattı: 

Abimin idamının travmatik etkisi yıllarca devam etti bizde.

Televizyonda bir darağacı sahnesi görsek seyredemez, kapatırdık.

Deniz abim bir süre sonra bizi aştı, toplumun mülkiyetine geçti. 6 Mayıslarda biz bile kalabalıktan mezarlığa yanaşamaz olduk. "Ben kardeşiyim" diye yol istediğimde, "Hepimiz kardeşiyiz" cevabını alıp gururlanırdım.

Bora abimin ve benim ikişer çocuğumuz oldu. Onlara "Deniz" ismi koymadık, çünkü doğar doğmaz böyle bir sorumluluk yüklemek istemedik omuzlarına. Ama on binlerce ailenin çocuklarına abimin ismini vermesine sevindik, her doğan Deniz'de abimin yeniden doğduğuna inandık.

İnfazın ardından annem bir süre izin kullandı, sonra öğretmenliğe devam etti, 1978'de emekli oldu. Babam, Milli Eğitim Bakanlığı'nda müfettişti. İnfaz sonrasında pasif bir göreve verdiler.

  

++

 

Ömer Hayyam'la

teselli bulmak

 

17 günlük kapanma döneminde içki satışına getirilen yasağa tepki duyan bir eski dost, "Sende Ömer Hayyam'ın şarapla ilgili şiirleri varsa gönder, bari onlarla teselli bulayım" dedi.

Kütüphaneme baktım, yaklaşık 900 yıl önce yaşamış İranlı şair Ömer Hayyam'ın, Sabahattin Eyüpoğlu tarafından özenle çevrilmiş "Dörtlükler" kitabını buldum (İş Bankası Kültür Yayınları-2003) ve oradan seçtiğim şu şiirleri gönderdim kırk yıllık dostuma:

 

Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam

Ben haramı helali karıştırmam

Sevgiliyle içilen şarap helaldir

Sevgilisiz içtiğimiz su bile haram.

 

...

 

Kaderin elinde boynum kıldan ince

Tüysüz kuşa dönerim ecel gelince

Yine de toprağımdan testi yapın siz

Dirilirim içine şarap dökülünce.

 

...

 

Cennette huriler varmış, kara gözlü

İçkinin de ordaymış en güzeli

Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz:

Bak, bir yanda şarap, bir yanda sevgili.

 

...

 

Zaman başımıza bir çorap örmeden,

Gelin dostlar, içelim içebilirken

O ecel çavuşu dikildi mi tepene

Bir yudum su iç bakalım, içebilirsen.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları