Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Halim Bahadır

Halim Bahadır

Yazar

İçimizdeki o en mahrem yer ve aşk…

Hepimizin içinde, orada neler olup bittiğini sadece bizim bilebileceğimiz bir yer vardır. Ve orası bizim hem sığınağımız hem de krallığımızı ilan ettiğimiz şatomuzdur.

İçimizdeki şatomuzda inzivaya çekiliriz. Sadece orada kendimizle sansürsüz konuşabiliriz. Orada başka hiç kimseyle konuşamayacağımız şeyleri konuşuruz. Orada krallığımızı ilan eder ve keyfin zirvesine çıkabiliriz. Şatomuzda hiçbir sınır yoktur. İstediğimiz her şey, herkes olabiliriz. Kendimizi zirvelerde de görebiliriz, ayaklar altına serilmiş paspas gibi de. Ve buna karar verecek tek kişi biziz.

Ancak şatomuzda gerçek gücümüzle yüzleşebiliriz. Güçlü ve zayıf yanlarımızı ancak orada özgürce kantara vurabiliriz. Hani der ya Nasreddin Hoca, "Eşeğinizin kuyruğunu ortalık yerde kesmeyin. Kimse tam yerinden kestiğinizi söylemez. Kimi uzun der, kimi kısa" diye.

İşte içimizdeki şatoda böyle bir derdimiz yoktur. Eşek bizim değil mi, kuyruğunu istediğimiz yerde, istediğimiz yerden kesebiliriz.

Hayallerimize sınır koymamıza gerek yoktur burada. Şatomuzda istediğimiz dünyayı kurar, sonra kendi başımıza geçirir, bir başkasını kurabiliriz. Ve kimselere de verecek hesabımız olmaz.

Orada kendimizi sınırsız sevebiliriz. Kendimize olmadık yetenekler verebiliriz, deliliğin sınırlarını zorlamadan elbette. Ve kendimizi sansürsüz, sınırsız eleştirebilir, yerden yere vurabiliriz.

Şatomuzda her kimsek gerçekte, o olabiliriz. Tek yer orasıdır bunun için.

Şatomuzun duvarları, dışarıdaki herkesten korur bizi. Biz itiraf etmedikçe, orada neler yapıp ettiğimizi kimseler bilemez.

Orası bu hayattaki en mahrem yerimizdir…

Ancak madalyonun bir de arka yüzü vardır. Hayat böyle çalışır. Şatomuzda sadece güzellikler ve keyif beklemez bizi. Yüzleşmekten hiç mi hiç hoşlanmayacağımız, bir ömür kaçmak isteyeceğimiz nice yanımızı da buluruz şatonun bir yerlerinde. Korkak yanlarımız çıkar karşımıza. Çıkar hesabı yaptığımız anlarla yüzleşiriz. Farkına bile varmadan işlediğimiz nice günah sırıtır bize bir yerlerden. Beceriksizlik, pısırıklık, hayal kırıklığı, bazı zalimane tavırlarımız, öfkelerimiz, zaman zaman benliğimizi ele geçiren kin ve nefret duygularımız, hatalarımız, başarısızlıklarımız, o ilk adımı atamadığımız için başımıza sardığımız belalar, hak ettiğimizi düşündüğümüz ama asla sahip olamadıklarımızın hüsranı bekler bizi şatoda bir yerlerde. Tehlikeli içgüdüler de yüzleşmemiz için oradadır. Dizginsiz saldırganlığın ayak izlerini buluruz orada. Ve korkarız kendimizden; hayvanlar aleminin o en doğal, en vahşi yanlarına yakınlaştığımızı gördükçe. En ilkel yanlarımız da orada bir yerlerdedir.

Bir hayat yaşıyoruz sonuçta ve elbette ki utanılacak işlere de atıyoruz imzamızı. İşte o işler de başını kaldırıyordur içimizdeki şatoda bir yerlerden. Beni de unutma, bak buradayım diyordur bize, ben de senin parçalarından biriyim usta…

En saf hallerimizi buluruz içimizdeki şatomuzda. En insani yanlarımızla karşılaşırız orada.

İki ayrı dünya vardır burada. Bir tarafta en insani ve iyi yanlarımız var. Diğer yanda ise, bazılarını alaca karanlıkta karşılaşsak can havliyle kaçacağımız yanlarımız hüküm sürer.

Ve bu iki birbirine zıt evreni dengede tutmak zorundayız yaşadığımız sürece. Bu dehşet dengesini ne kadar ayakta tutabilirsek, o kadar iyi olacaktır hakkımızda. Ve kimseler de bir şeyin farkına varmayacaktır.

Ve şatomuzun anahtarı sadece bizim elimizdedir. İşte o anahtarı sadece ve sadece aşık olduğumuz insana bilerek ve isteyerek verebiliyoruz ancak. Ve bunun içindir ki; insanlar ölesiye isterken aşkı, ölesiye de korkar ondan! Çünkü gizli hiçbir şeyimiz olmayacak; yalın, çıplak ve korunmasız kalacağız…

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları