Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Arslan Küçükyıldız

Arslan Küçükyıldız

KÜÇÜK İŞLER

İbret dersi

Yeni bir dünya savaşı başladı denilen bu günlerde, daha çok tarihe bakmak ve ibret almak gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden sık sık geçmişte neler yaşandığına, düşünüldüğüne ve yazıldığına bakıyorum. Bazı siyasiler "geçmişle barışalım" gibi içi boş, anlamsız kavramlarla, güya dikkatimizi tarihe çevirmemizi söylüyorlar ama bence samimi değiller. Geçmiş, tarih barışılacak ya da kavga edilecek bir insan değildir. İsterseniz okumaz ve binlerce yılın birikiminden yararlanmazsınız, bu sizin bileceğiniz bir iştir. Matematikle kavga edilir veya barışılır mı? Öğrenir ve hesaplarsınız. Tarih de geleceğinizi kurgularken yararlanacağınız önemli bir kaynaktır. Tarih bilginiz, elinizdeki imkânlara göre kurgu yapabilme yeteneğinizi geliştirir. Üzerinde oturduğumuz yurt, bizim tarihe daha çok bakmamızı gerektiren bir coğrafyadır. Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Solcu-Sağcı, Milliyetçi-İslamcı vb. kanayan, kanatılan yaralarımızı, tarihe ibret nazarıyla bakarsak, sarabiliriz.

Geçenlerde kütüphanede çalışırken Galip Erdem''in 21 Ağustos 1969 tarihli Bizim Anadolu gazetesi Mektuplar köşesinde, kanayan yaralarımızdan biriyle ilgili ilginç bir yazısına rastladım ve bu yazıyı sizinle paylaşmak istedim. Galip Erdem Ağabey, şahsen tanımış ve birlikte çalışmış olmakla övündüğüm bir fikir adamıdır. Tanıyanlar bilir; O hayatıyla yazıları örtüşen, bütün ömrünü milletine adamış bir ülkücü idi. Allah nur içinde yatırsın. En karışık konuları, nefis Türkçesiyle kolayca anlaşılabilir hale getiren yazıları muhteşemdir. İşte bunlardan biri:

"İBRET DERSİ"

Türk milletinin düşmanları, cihana hükmettiğimiz mutlu çağları unutmamışlardır. Türkün yeniden kendine dönmesi ihtimalini daima hesaba katar, milli şuurun uyanmasından daima ürker, birlik ve beraberlik ruhuna dönmemizi önlemek için her çareye başvurmaktan çekinmezler. Milletimizin güçlenmesine imkân vermemek ve ufak parçalara bölünüp kolaylıkla yutulacak lokmalar haline gelmesini sağlamak için çeşitli denemeler yapılmış, şeytanı bile kıskandıracak ustalıkta oyunlar düzenlenmiştir. Son yüz yıldan beri uygulanan yıkıcılık yollarından biri, hatta birincisi, milliyetçilik ve Müslümanlık ikiliğinin yaratılmak istenmesidir. Düşmanlarımızın kurnazlığından mı, yoksa bizim akılsızlığımızdan mıdır, bilemem; ama milletimizi parçalamak için çalışanların başarılı sonuçlar aldığı da inkâr edilemez. Aslında, düşmanlarımızın davranışını kınamak da mümkün değildir. Çünkü düşmanlarımızın varlığı bizim yokluğumuzla, en azından zayıflığımızla güçlenir. Fakat milletimize dost olanların böylesine açık bir oyunu görmemelerini anlayamıyorum; daha doğrusu anlamaktan korkuyorum. Kendi hesabıma değil, düşmanın tuzağına düşenler ve oyunu kolaylaştıranlar hesabına korkuyorum. İtiraf edeyim ki, bildiklerimin çoğunu yazmıyor, kendime saklıyorum. Milliyetçilikle Müslümanlığı çatıştırmak, çeşitli tecrübeler sonunda ispatlanmıştır ki, hem Türk milletinin hem de İslamiyet''in zararınadır.

Sadece, Türkistan''ın Sovyet orduları tarafından istilasından önceki durumu hatırlamak, nasıl bir gaflete itildiğimizi anlamağa yeter de artar. Gerçekten Türkistan''da, yirminci yüzyılın başlarında, isimler değişik olmakla birlikte, mana ve mahiyeti bakımından milliyetçiler ve İslamcılar çekişmesi sayılacak bir mücadele vardı. Uzun hikâyenin özeti şudur: Kanlı bir iç harbin yorgunluğunu üzerinden henüz atamamış olan komünistler, bu mücadelenin hem hazırlayıcısı hem de kışkırtıcısı idiler. Tarafları birbirine kırdırmanın keyfini sürüyor, kâh birini, kâh diğerini tutuyor, milliyetçilere bağımsızlık, İslamcılara da din hürriyeti vaad ediyorlardı. İslamcıları milliyet düşmanı, milliyetçileri de din düşmanı bir havaya sokmak için çalıştılar. Netice alamadıkları söylenemez. Bazı din adamlarının milliyetçiliği kâfirlik saydığı, bazı milliyetçilerin de tutsaklığın ve geri kalmışlığın acısını İslamiyet''in sırtına yüklemeğe yeltendiği görülmüştür. Sonra ne oldu? Tarihler, ne olduğunu gayet açık yazıyor! Bilmeyen okusun. Okuyup anlamayan da, Allah rızası için, lütfen bu işlere burnunu sokmasın. Türkistan, komünist Sovyet ordularının karşısına birbirine kenetlenmiş bir bütün halinde çıkabilseydi, öyle bir çırpıda yutulmazdı. Milliyetçilik ve dincilik çekişmesinin bedelini ibretle hatırlamalıyız." (Mektuplar / Galip Erdem / İbret Dersi / 21 Ağustos 1969 / Bizim Anadolu Gazetesi).

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları