Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

Hukuk Türkçesi dersi

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, hukuk fakültelerine hukuk Türkçesi dersi konulması gerektiğini söyledi.

Sayın Bakan, bu yolla geleceğin hâkim, savcı ve avukatlarının yasa maddelerini daha kolay anlayıp yorumlamasının mümkün olacağını düşünüyor olmalı.

Buna itirazım yok.

Elbette hukuk fakültelerine hukuk Türkçesi dersi konulmalıdır.

Ama yetmez.

Yasalar sadece hukuk mezunlarınca değil herkesçe kolayca anlaşılmalıdır.

Bunun yolu da, yasalar hazırlanırken her maddesinin titiz bir Türkçeyle yazılmasını sağlamaktır.

Meclis'te; Anayasa, Plan-Bütçe, Çevre,  Sağlık, Dilekçe, Adalet ve Dışişleri komisyonları gibi daimi olarak çalışacak bir dil komisyonu kurulmalı, milletvekillerinin yanı sıra Türk Dil Kurumu, Dil Derneği ve üniversitelerin edebiyat bölümlerinden uzmanların görev yapacağı bu komisyonda Meclis Genel Kurulu'na sunulacak tüm yasa tasarı ve teklifleri doğru ve anlaşılır bir Türkçeye çevrilmelidir.

Kurulacak bu komisyonun önemli görevlerinden biri de geçmişte Meclis'te kabul edilen ve yürürlükte olan yasaları günümüz Türkçesine çevirmek olmalıdır.

Yürürlükte olan Tababet ve Şuabatı Sanatların Tarzı İcrasına Dair Kanunun birkaç maddesini yazarsam ne demek istediğim daha iyi anlaşılır sanırım:

Birinci Madde - Türkiye Cumhuriyeti dahilinde tababet icra ve her hangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için tıp fakültesinden diploma sahibi olmak şarttır.

İkinci Madde - Yukarıki maddede yazılı diplomanın muteber olması için diploma sahibinin 8 teşrinisani 1339 tarih ve 369 numaralı kanun mucibince hizmeti mecburesini ikmal etmiş ve diplomasının Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekâletince tasdik ve tescil edilmiş olması lâzımdır.

Üçüncü Madde - Yukarıki maddelerde zikredilen tabip diplomasını ve fenni cerrahi veya şuabatında ihtisas sahibi olduğuna dair işbu kanunun tarifleri dairesinde vesaiki lâzimeye haiz olmayan hiç bir kimse hiç bir ameliyei cerrahiye icra edemez.

Onuncu Madde- Usul ve nizamına tevfikan müdderis, muallim ve emsali sıfatları iktisap etmemiş veya sekizinci maddede zikredilen vesikaları istihsal eylememiş bir tabibin tıp tedrisi ve talimine ve ihtısasa mütaallik unvanları kullanması ve bunları veya hakikata tevafuk etmiyen sair sıfatları her hangi şekil ve suretle ilan etmesi memnudur.

Onüçüncü Madde- Bir şahsın ahvali bedeniye ve akliyesi hakkında rapor tanzimine munhasıran bu kanunla icrayı sanata salahiyeti olan tabipler mezundur. Türkiye'de icrayı sanat salahiyetine haiz olmayan tabiplerin raporları muteber olamaz.

+

NEZAKETE VERİLEN CEZA

Tekerlekli sandalyeyle Anıtkabir'e giderek Atamıza saygı duruşunda bulunmak isteyen sanatçı Bülent Ersoy'a yağmurdan korunması için şemsiye tutan bir subay ile Anıtkabir Komutanı görevlerinden alındı.

Milli Savunma Bakanlığı'nın bu kararını çok yadırgadım doğrusu.

Çeşitli sağlık sorunlarıyla boğuşan yaşlı bir sanatçının yağmurdan ıslanmasını önlemek için şemsiye tutma nezaketinde bulunmak neden bir cezayı gerektiriyor, anlamak gerçekten zor.

O subaya ve komutanına ceza değil ödül verilmesi gerekirdi.

Bundan sonra Anıtkabir'i ziyaret edecekler dikkatli olmalı.

Aniden hastalansalar bile yardımlarına koşacak bir tek görevli bulamazlar.

Kazara koşup gelen görevliler de, "Hastalanacak başka yer bulamadın mı" diye hesap sorarlar herhalde.

 

*

Aslında Milli Savunma Bakanlığı'nın iki subaya verdiği ceza, devlet bürokrasisinin "öfkeli bakışlı, asık suratlı" genel tutumunu simgelemiyor mu?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları