Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Arslan Küçükyıldız

Arslan Küçükyıldız

KÜÇÜK İŞLER

Güneş balçıkla sıvanmaz

Tahrikler arka arkaya geliyordu; Malatya, Sivas, Elazığ olayları… 5 Kasım 1978'de Adana'da "Bağımsız Kürdistan" mitingi yapıldı. Maalesef bu kışkırtma bile yetkilileri uyarmaya yetmedi. Maraş olayları daha çıkmadan engellenebilirdi. Maraş'taki ilk kitlesel eylem köylülerin mazot zammını protesto için yaptıkları eylem oldu. CIA'nın Maocu solcularınca; Aydınlık ve TİKP tarafından örgütlenmişti. Traktörler şehrin girişinde durdurulmuş ama köylülerin yürüyüş yapmalarına izin verilmişti. Yürüyüşte bölücü Kürtçülerin üç renkli bayrağı açılmıştı.

Halk olaylarla, öldürmelerle, pankart ve bildirilerle… tahrik ediliyordu. Olayların önlenemez boyutlara geleceği görülüyordu. Sağduyu sahipleri dillerinin döndüğünce bütün makamları uyarıyordu. Türkeş, Malatya'da yaşanan olayların benzerlerinin Maraş ve Erzurum'da yaşanabileceğini söyleyerek Hükümeti uyarmıştı. Nisan ayında Kahramanmaraş'ta Pol-Der'li polis kılığındaki militanların emniyet müdürlüğündeki işkenceleri ve kanunsuzluklarını incelemek üzere gönderilen Milliyetçi Hareket Partisi Parlamento Heyeti, dönüşünde kamuoyuna şu açıklamayı yapmıştı ve ilgilileri şöyle ikaz ediyordu: "Kahramanmaraş'ta halkın yöneticilere karşı sevgi ve saygısı son derece azalmış ve güvensizlik belirmiştir. Bu arada, Maraş Valisi ve Emniyet Müdür ve amirleri tamamıyla Pol-Der mensubu bir kısım polislerin, bilhassa mahallin Pol-Der Başkanı polis memuru Fahri Öksüz'ün emrinde olduğu ve işkence tertibini Pol-Der'in yürüttüğünü mahallen tespit etmiş, müşahede etmiş bulunuyoruz. Ciddi tedbirler alınmadığı takdirde, yeni ve büyük olayların çıkması kuvvetle muhtemeldir."

Olaylar öncesinde MİT uyarmıştı. Vali uyarılmıştı. Hükümet uyarılmıştı. Genelkurmay Başkanı Evren olup bitenleri ayrıntılarına kadar biliyordu; bölgedeki durumu bizzat komutanlarından dinlemişti.

CİA ajanı ABD Büyükelçiliği 2. Kâtibi Robert Alexander Peck, Sivas, Amasya, Malatya, Erzurum, Elazığ gibi Maraş'ta da "incelemelerde" bulunmuştu. Peck'in devlet, iş ve siyaset çevresinden görüştüklerine hep aynı soruları soruyordu. Bu sorular ABD'nin Türkiye'de ne yapmak istediğini göstermektedir. Amasya Belediye Başkanı Gündüz Türene sorulan sorular: "1. Amasya'da Sünnilerle Alevilerin oranı nedir? 2. Amasya'da genel nüfusa göre işçilerin oranı nedir? 3. Amasya'da solcu mu daha çok sayısal olarak, sağcı mı? 4. Amasya'daki çatışmalar mezhepsel, etnik ya da sağ-sol çatışmasından mı kaynaklanıyor?"

CIA ajanı Peck, hangi şehre uğramışsa, orası kan gölüne dönmüş, Çorum olayları sırasında da Çorum'da görülmüştü.

Sayım Memurları!

Aralık ayına gelindiğinde Kahramanmaraş'ta özellikle Alevi yurttaşların çoğunlukla yaşadıkları mahallelerde "nüfus sayımı" yaptığını söyleyen veya kendisini PTT görevlisi olarak tanıtan "memurlar" dolaşmaya başlamıştı. Bunlar evde yaşayanlar hakkında bilgi topluyor ve evleri kırmızı boyayla işaretliyordu. Sonradan, sadece boya ile işaretlenmiş evleri ateşe verdikleri ve içindekileri öldürdükleri anlaşılacaktı.

Milli Piyangocular!

Şehirde yaşanan bir gariplik de, otellerde Milli Piyango satıcısı olduğunu söyleyen "konukların" varlığı idi. İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı'nın hazırlattığı bir raporda şöyle deniyordu: "19-25 Aralık 1978 tarihleri arasında Kahramanmaraş otellerinde kalan kişilerle ilgili yapılan araştırmada, kent dışından gelen 26 tane seyyar piyango bayii bulunduğu tespit edilmiştir. Kahramanmaraş ilinde yeteri kadar Milli Piyango bayii vardır. Ve 19-25 Aralık günlerinde çekiliş olamayacağına göre, sahte meslek göstererek kalan bu kişilerin, olaylardan haberdar olarak gelmiş militanlar oldukları kanısı uyanmaktadır."

Çıkacak olaylardan haberdar olan, gereken tedbirleri almayan, olaylardan sonra da derhal müdahale edemeyen bir Başbakan, Çıkacak olayların farkında olan ve olaylar çıktığında seyreden bir Genelkurmay Başkanı, Olayları seyreden veya bizzat içinde yer alan kamu kuruluşlarının müdürleri, Maraş'ta her kademede Marksist Leninist kadrolaşmayı sağlayan CHP, Maraş'ta faaliyet gösteren anarşist-terörist Marksist-Komünist, sol örgütler: TKP/ML DHB, HALKIN BİRLİĞİ, THKP/C DEV-SAVAŞ, PKK, APOCULAR. TİKP'nin yan kuruluşu PDA'nın Sosyalist Gençler Birliği; THKO-GMK yan kuruluşu (MYDGD) Maraş Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği, TKP'nin yan kuruluşu DİSK, AHO, KÖY KOOP, Maraş Halk Evleri, TÖB-DER, POL-DER, Demokratik Sol Kitle Derneği.

Bunların içine yerleşmiş bazı Taşnak kalıntısı Ermeni militanlar. CİA ajanlarınca tahrike ve tahribe hazırlanmış Kürt vatandaşlar, CİA ajanlarınca tahrike ve tahribe hazırlanmış Alevi vatandaşlar, CİA ajanlarınca tahrike ve tahribe hazırlanmış Sünni vatandaşlar, Bütün okullardaki öğrencileri zorla cenaze merasimlerine ve Yürük Selim Mahallesine götüren TÖB-DER,

Bu cenaze merasimlerinden öğrencilerin kaçamaması için kordon oluşturan, olayların ve tahriklerin bizzat içindeki POL-DER, Başta Aydınlık, Cumhuriyet ve Milliyet gibi gazeteler olmak üzere bölücülüğü ve mezhep çatışmasını körükleyen, çanak tutan Basın organları,

ABD görevlileri, CİA ajanları; diğer ülkelerin ajan ve kışkırtıcıları: Nüfus sayımcıları, Milli piyangocular… (Olaylarda öldürülen ve kimliği belirlenemeyen "sünnetsiz" kişilerin bunlar olduğu düşünülüyor.)

*

CIA'nın denetimindeki bölücü sol örgütler. Ermeni Garbis Altınoğlu'nun yönetimindeki TKP/ML-DHB (Türkiye Komünist Partisi/ Marksist-Leninist Devrimci Halkın Birliği) örgütü üyeleridir. Zaten "Beş-altı aylık çocuğun bacaklarından tutup ikiye bölünmüş, karnından bıçaklanmış kadın, çocuk, genç, ihtiyar cesetleri" Ermeni Taşnaklarının olaylardaki damgası, mührüdür. Diğer Marksist örgütler de olaylara benzin dökmüştür.

Maraş olayları, hiç kuşkusuz, her yönü büyük bir titizlikle kurgulanmış bir CİA harekâtıdır. Kenan Evren'in yazdığı gibi olaylar MHP'li militanlar ve dinci yobazlar tarafından başlatılmamıştır. MHP ve Ülkücülerin olayların sorumlusu olmadığı, mahkeme kararıyla sabittir. Olayların sorumlusu, İrfan Özaydınlı'nın dediği gibi sol örgütlerdir. Sıkıyönetimin İlanı hakkındaki TBMM görüşmesinde, İçişleri Bakanı yaptığı konuşmada "…22 Aralık 1978 günü Endüstri Meslek Lisesi öğretmenlerinden 2 öğretmen evlerine giderken vurularak öldürülüyor. Ertesi gün yani 22 Aralık Cuma günü, cenaze merasimi için aşırı sol fraksiyonların tahriki ile topluluk Devlet Hastanesinde toplanıyor ve camiye doğru yürüyüşe geçiriliyor. Burada Kahramanmaraş için gerçekten üzüntü veren aşırı sol fraksiyonların sloganları atılıyor…" dedi. Aynı görüşmede MHP adına konuşan Sadi Somuncuoğlu da incelemeler için Kahramanmaraş'ta bulunan Nevzat Kösoğlu'ndan aldığı bilgileri aktardı: "Sayın milletvekilleri; Kahramanmaraş'tan gelen acı haberler halâ kesilmedi, birbirini kovalıyor. En son olarak, Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan dört milletvekili olay mahalline gitmişti. Oradan bize gönderdiği son bilgileri huzurunuzda okuyarak konuya girmek istiyorum: "Olaylar bir Alevi - Sünni çatışması değildir. Vaktiyle Nurhak dağlarında başlatılmış olan kır gerillası hareketinin, şehir gerillası hareketine dönüştürülmesinden ibarettir... Hareketin uygulayıcıları Mao'cu Aydınlık grubudur. Bunları tutan basın, aylardan beri bu gelişmenin hazırlığını yapmıştır. Aynı grubun buradaki militanları ise fiili hazırlığını ve silah teminini yapmıştır. Nitekim bunların önderi Mehmet Taşkesen hadiselerin başlatıcısı ve öncüsü olmuştur. Kahramanmaraş'taki bu hazırlıklar, birkaç ay evvel oraya göndermiş olduğumuz parlamenter heyetimizce görülmüş, ilgili bütün merciler uyarılmış, hatta bir Gensoru konusu yapılmış, buna nağmen ilgililer gerekli tedbiri almamışlardır. Hükümet bir yandan Kahramanmaraş'ın hassas bölge olduğunu ilan ederken, diğer yandan bu şehirdeki resmi müesseselere bölücü ve aşırı solcuları tayin etmiştir. Emniyet, Milli Eğitim ve bütün okullar ve YSE gibi kuruluşlar bunlar arasında sayılabilir. Bunlar Mao'cu olarak bilinen grubun buradaki mevzilenmesine zemin hazırlamışlardır. Mezhep ayrılıklarını Mao'cular maalesef malzeme olarak kullanmışlardır. Bu tayinler cümlesinden olarak, Kahramanmaraş'ta bulunan Pol-Der'li Marksist polisler aylardan beri işkencelerini devam ettirmişlerdir. Öyle ki, bu işkence hadiseleri Kahramanmaraşlıların her gün, konuştuğu bir mesele haline gelmiş ve gerilimi büyük ölçüde artırmıştır.

*

Bütün bu gelişmelerin sonunda hadiseler şu tarzda patlak vermiştir:

A) "Güneş Ne Zaman Doğacak" filminin oynandığı sinemaya söz konusu Mao'cu gruptan bir kişi tarafından bomba atılmıştır.

B) 21.12. 1978'de iki öğretmen siyasi olmayan bir sebepten dolayı öldürülmüş olmasına rağmen, bunu istismar eden aşırı solcular o gece mahallelerdeki bazı evleri taşlamışlardır.

C) Aynı gün Elbistan'da eski Cumhuriyet Halk Partisi Senatörü, Avukat ve sonradan partimizin üyesi olan Hilmi Soydan bir suikast sonucu öldürülmüştür.

D) İki öğretmenin cenaze törenine katılanlar, kadın ve erkek silahlı militanlardan oluşuyordu. Cenaze korteji cenazeyi Ulu Camiye doğru getirirken bazı sağcı milliyetçi tanınan vatandaşlarımıza ait dükkân ve işyerleri yakılıp, tahrip edilmiştir.

E) Ulu Camiye yaklaşan kalabalık, haşa, "Muhammed'in piçlerine burayı mezar edeceğiz" diye bağırmışlardır… Camide bulunan cemaat ise bu «tavır yüzünden, cenazeyi camiye sokmak istememiştir. Cemaati tahrik edenler, cenazenin istismarcılarıdırlar. Bu sırada camide tedbir alan Pol-Der'li polisler havaya ateş etmişlerdir. Polislerin ateş açması askeri birlikler tarafından bir ara önlenmiş, ancak silah sesi üzerinle halk, cami önünde yığılmıştır. Cenazeyi askerlere bırakan silahlı militanlar, Yörükselim mahallesine doğru çekilirken bazı dükkânları tahrip etmiş, bu arada 'Milliyetçi Hareket Partisi Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yusuf Özbaş'ın ve bazı vatandaşların evlerine silahla tecavüzde bulunmuşlardır… Yukarıda anlatmaya ve sıralamaya çalıştığımız olaylar, Kahramanmaraş'ta Sünnisiyle, Alevisiyle hepsi Türk ve Müslüman olan birçok vatandaşımızın ölümüne ve yaralanmasına sebep olan, olaylar zincirinin birkaç halkasından ibarettir. Bunların bir araya gelmesi ve bahsettiğimiz Mao'cu Aydınlık Grubunun tahrik ve kışkırtmalarının neticesi, Kahramanmaraş'ımız kana bulanmıştır…"

Mecliste İçlerinde Hasan Fehmi Güneşin de bulunduğu bazı CHP'li vekillerin sık sık hakarete varan sataşmalarla böldüğü konuşmasında Sadi Somuncuoğlu, onlara "İçişleri Bakanı, biraz önceki konuşmasında 'Kahramanmaraş'taki vahşeti sol fraksiyonların başlattığını' söyledi. Bu sözleri, iktidarın başının günlerce iç savaş kışkırtıcılığı yapan, komünist fraksiyonların ihanetini gözlerden gizlemeye çalışan beyanlarıyla karşılaştırmanızı ve vicdanlarınızın önünde hesabınızı kendinize vermenizi rica ediyorum… kesinlikle söylüyoruz ki, Kahramanmaraş'taki kanlı olaylar mezhep kavgasının sonucu değildir..." dedi. (Meclis'te İrfan Özaydınlı öyle dediydi, demediydi tartışması yapıldı. Zabıtlara bakıldığında görüldü ki Bakan böyle demiş. Bunun üzerine görüşmeler devam ederken CHP grubu toplandı ve Özaydınlı'nın bakanlığı, o toplantıdan sonra düşürüldü. Yerine de aranan DEV-SOL liderini makam aracına alıp Birinci Ordu Karargâhına gidebilecek kadar pervasız, sorgucu, işkenceci, düzmece itirafçı imal eden… Hasan Fehmi Güneş Bakan yapıldı.)

Sayın Sadi Somuncuoğlu'nun Meclis'te aktardığı bilgiler, İrfan Özaydınlı'nın da aralarında bulunduğu her partiden milletvekillerinin taptaze gözlemleriydi. Ancak Ecevit ve Hasan Fehmi Güneş, ısrarla olayı MHP ve ÜGD ile ilintili bir Alevi-Sünni çatışması olarak göstermek istiyordu.

*

Olayları başlatan bombayı, Ökkeş Şendiller değil DEV SAVAŞ mensubu Hasan Aydın atmıştır. Olayları ateşlemek için öldürülen TÖB-DER ve TİKP'li öğretmenleri "kahpece" öldürenler de ülkücüler değil DEV SAVAŞ örgütüdür. Bu da mahkeme kararıyla sabittir. (Suçluların önemli bir kısmı yakalanmış, yargılanmış ve idam cezası almışlar, çıkarılan afla serbest kalmışlardır.) Ayrıca müdahil avukatların MHP hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına başvurulması hususundaki istemleri ve ÜGD Kahramanmaraş şubesinin kapatılmasına ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Olayları Alevi-Sünni çatışması gibi görmek ve göstermek isteyenler bu gerçeği kabullenip söylemlerini gözden geçirmelidir. Milletimizin onca işkenceye rağmen sağduyusunu kaybetmemiş olmasından dolayı Sayın Ökkeş Şendiller (Kenger)'e şükran, onu katil gören veya gösteren bütün solcuların da bir özür borcu vardır. Askeri Mahkemelerin yargılamalar sonucu ulaştığı bilgiler Sadi Somuncuoğlu'nu haklı çıkardı. Güneş balçıkla sıvanamazdı ama çamur atılmış, izi de kalmıştı.

*

Maraş Olayları sıkıyönetimin ilanıyla sonuçlanacak, sıkıyönetimle güçlenen Evren 12 Eylül 1980 Darbesini yapacak, kanunsuz aramalar ve kurulan tezgâhlara dayanılarak yurt çapında yakalanan MHP'li ve Ülkücülere C-5lerde korkunç işkenceler yapılmaya başlanınca ABD'nin bütün olayların faturasını MHP ve ülkücülere kesmek niyeti daha da belirginleşecekti. Çünkü Amerikan yöntem ve teknikler kullanılan sorgu ve işkencelerde, Ökkeş Kenger'e ve daha binlerce kişiye POL-DER'li işkencecilerin ve bazı sorgulara bizzat katılan Bakan Hasan Fehmi Güneş'in söylediği şey aynıydı: "Bana Türkeş emir verdi de, kurtul!" Ökkeş Kenger'i işkencede sorgulayanlarla 12 Eylülden sonra Mamak'ta ülkücüleri sorgulayan C5 sorgu ekibi aynı ekipti! 1978'de Maraş olayları dolayısıyla MHP'ye, ÜGD'ye ve Ökkeş Kenger'e kurulan tezgâh nasıl beraatla sonuçlandıysa 12 Eylül 1980'de MHP ve Ülkücü Kuruluşlar'a kurulan tezgâh da, -geç de olsa- açığa çıkacaktı.

ABD ve CİA, bunca elemana ve yerli işbirlikçiye, her yalana kanabilen saf insanlara dayanmasına rağmen, bence Maraş'ta istediğini yine de elde edememiştir. Ancak çalışmaları artarak sürmektedir. Buna karşılık apaçık ortada olan dava dosyalarına göre suçlular da belli olduğuna göre her kesimin yazarları da bu olayların şahitleri aramızdan ayrılmadan olayların karanlık kısımlarını aydınlatmalıdırlar.

Kanlı Maraş olaylarını "Sünniler Ulucami'de solcu öğretmenlerin cenaze namazının kılınmasına izin vermediler. Çıkan olaylar büyüdü. Sünniler alevi mahallelerine saldırarak daha önce işaretledikleri evlerdeki Alevileri genç yaşlı, kadın erkek, hamile, çoluk çocuk demeden kestiler." şeklinde anlatanlar, kim olursa olsun, CIA'nın borusunu çalmaktadır. CİA ne kadar etkili ki, bugün hâlâ Maraş Davalarında olayları çıkaran başkişi olarak yargılanan ve beraat eden Ökkeş Şendiller(Kenger) çeşitli basın organlarında ve internet sitelerinde kelime oyunlarıyla suçlu gibi gösterilmeye çalışılıyor. Tam burada, kendisi gibi bir solcu tarafından Rus ruleti oynarken öldürüldüğü halde sanki bir ülkücü tarafından vurulmuş gibi gösterilen Mustafa Kuseyri olayını hatırlayalım. Olayın aslını Doğan Avcıoğlu, Cengiz Çandar, Hasan Cemal, Doğu Perinçek gibileri biliyordu ama koca koca üniversite hocaları, hukukçular, parti yöneticileri olayı istismar edip protesto yürüyüşü yapmışlardı. Basın da bu çarpıtmaya çanak tutmuştu. Ne yazık ki basının önemli bir kısmı, gerçekleri çarpıtma ustası solcuların elindedir. Ökkeş Şendiller'in hâlâ binlerce internet sitesi tarafından suçlu ilan edilmesi hukuk rezaletidir. Meydan Larousse gibi ansiklopedileri tazminata mahkûm ettirmiş olması hain yalanların önünü kesmeye yetmemiştir. Adaletin bu konuda hızla çalışıp, kanayan, kanatılan yaraların bir daha istismar edilemeyecek şekilde kapanmasına yardımcı olması gerekir.

Bu ülke, adına ne derseniz deyin Türk yurdudur. Alevi-Sünni, Türk-Kürt bir bütündür. Yedi değil, yetmiş yedi düvel de gelse, Allah'ın izniyle bu birliği bozmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Önümüzdeki günlerde ABD ve CİA tarafından, bir ihtilalin altyapısı olmak üzere, ekonomik sebeplerle halkın sokağa dökülmesinin teşvik edilebileceğini, bu eylemlere Kürt vatandaşlarımızı, Alevi-Sünni vatandaşlarımızı yönlendirip, çatıştırmak isteyebileceklerini; oyunlara, tahriklere kapılmamamız gerektiğini ilave etmek isterim.

Yolumuz, Türk milletinin hâkimiyetini tek yol gören Atatürk'ün yoludur.

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları