Galatasaray turu şimdiden cebine koydu

Şu ana kadar 4'te 4 anlamına gelen, yani 4 temsilcimizin de rakiplerine üstünlük sağlayarak turları geçtiği bir sezon bu. Bu turnuvaların statüsünü bilmeyenler için hatırlatmak lazım. Türkiye'nin, uzun süredir istikrarlı (yani başarısızlık anlamında istikrarlı) biçimde gerileyen ülke puanını önemli ölçüde "doğrultmaya" yardım edecek bir performans bu.

Yani, bundan sonraki sezonda, belki de eskilerde olduğu gibi, Şampiyonlar Ligi'ne bir takımımızın doğrudan gitmesi, ikinci bir takımımızın da ön elemelerle girebilmesi anlamına gelebilir. Atılacak her gol, alınacak her puan ve tabii galibiyet, bu yolda atılmış çok önemli adımlar anlamına geliyor. Galatasaray'ın bu gece Slovenya'da, Olimpija Ljublijana takımına karşı aldığı sonuç da bu açıdan "bu olumlu yürüyüş"e katkıda bulunmuş oldu.

Ljublijana maçına yaklaşılan günlerde, bu ülkenin yaşadığı sel felaketi, bir aşamada "maçın iptali" olasılığını bile beraberinde getirmişti. Çok şükür, aşırı yağışlar, sahanın sınırlı bir kaç bölümü hariç, zemini çok fazla etkilememişti.

Galatasaray, sanki yoğun bir taraftar baskısına cevaben, ileride bunaltıcı bir baskı ile başladı maça. İlk 3 dakikada bunun meyvelerini de buldu. Rakip kaleyi iyice abluka altına alırken, 9'ncu dakikada istediği gole ulaştı. Barış Alper'in inatçı baskısı ile kaptığı topu içeride müsait durumdaki Kerem Aktürkoğlu'na aktarması, Kerem'in de soğukkanlı bir şekilde gelişine uzak köşeye yollaması ile, erken gol gelmiş oldu.

İlk yarıda Icardi'si (Zaha maça hazır değildi) henüz sahada olmayan Galatasaray, Bakambu, Kerem ve Barış Alper ile, Olimpija defansına ilk yarı sürekli, deyim yerindeyse ecel terleri döktürdü...

Golden sonraki 6-7 dakika Olimpija, dengeyi sağladı. 20'nci dakikada rakip forveti bomboş kaçıran bir uzun topta, Fernando Muslera'ya da çalım atarak durumu 1-1 yapması, ancak bu pozisyonda Victor Nelsson'a yapıla faulün golü geçersiz kılmasına tanık olduk. Bu travmayı çabuk atlatan Gasatasaray yine baskıyı yoğunlaştırarak, Kerem , Barış Alper ve Bakambu ile peşpeşe pozisyonlar buldu.

Okan Buruk'un 2+3'luk orta saha kurgusu, ileride Bakambu'ya bolca top aktarılması, bu baskıyı daha verimli gerçekleştirebilmesinin akıllı bir planıydı. Böyle anlarda, Okan'a baktığımızda adeta "içinden bir Fatih Terim çıktığını" görür gibi oluyoruz.

Galatasaray defansına ilk yarıda çok fazla iş düşmemesine de yardımcı oldu bu baskı stratejisi. Okan Buruk'un bu sezon özellikle dikkat çeken "Dikine ve hızlı" ofansif politikası, bu maçta bir kez daha işe yarıyordu. Tabii ki, bu stratejinin, akıllı uzun toplarla çıkabilecek ve marifetli gol ayakları olan bir rakibe karşı riskli yanlarını da düşünüyordur Okan Hoca.

Nitekim, ben tam bu unsuru yazarken 42'nci dakikada gelen, tam da bu tanıma uyan hızlı Olimpija hücumunu ancak 2 "sarı kartlık" (hakem birini avantaja bıraktı bu yüzden birini verebildi) faulle zor durdurabildi Galatasaray.

İkinci yarıya daha istekli ve baskılı başlayan Olimpija, orta sahada kaptırdığı bir topun faturasını 48'de ikinci golü yiyerek ödedi. Barış Alper'in ileri çıkarak topu kesen kaleciden dönen topunu, Dries Mertens, akıllı bir vuruşla adeta kaleye yuvarlayınca, Galatasaray durumu 2-0 yapıp, derin bir nefes aldı. 52'de, Galatasaray forvetlerinin yakın mesafeden peşpeşe kaleciden ve defanstan dönen topları olmasa, üçüncü golün gelmesine ramak kalmıştı.

O üçüncü gol, 57'de geldi ve "gitti"

Sağdan yapılan serbest atışta, Mertens'in kavisli topu 2 kişiyi geçip, Abdülkerim Bardakçı'nın kafasıyla buluştuğunda top ağlara gitti. Ama VAR'dan gelen uyarı üzerine Nelsson'un ofsaytta olduğu belirlendi gol iptal oldu.

64'te yine aynı senaryo. Sağdan kullanılan kornerde Nelsson'un şutu "bu kez 3'ü yaptı" dediğimiz anda, yine ofsayf kararı geldi.

65 - 70 arasında Olimpija'nun bariz bir üstünlüğü ve sakin baskısını gözlemledik. Ama oyuncu kalitelerindeki "Galatasaray lehine denge", yani defansın, Ljublijanalı forvetlere şut imkanı sağlamaması, bu baskının gole dönüşmesini engelledi.

Tam da bu periyodun ertesinde 74'de, Okan Buruk, Bakambu'nun yerine Mauro Icardi'yi, Mertens'in yerine Yunus Akgün'ü oyuna aldı.

84'te Kerem'in soldan harika getirdiği ve Yunus'a adeta "Al ve 3 yap, bitsin bu iş" diye attıığ pası, Yunus kaleciye tesim etti.

Son dakikalara iyice rahatlamış giren Galatasaray'da 87'de Sergio Oleviera yerine Kaan Ayhan'a bıraktı. Zaten artık İstanbul'daki rövanş için önemli bir avantaj cebe koyulmuştu bile. Oyuna bu dakikada Barış Alper'in yerine giren Halil Dervişoğlu da, 90'da Kerem'in mükemmel korner atışına kafayı vurduğunda, zaten "Galatasaray için işlem tamam"dı... 3-0

Şampiyonlar Ligi'ndeki temsilcimizin işi İstanbul - Seyrantepe'de de işi çok kolay. Sloven takımı, bir sürpriz yapabilecek kadar "denk" bir ekip olmadığını bu gece gösterdi. Şampiyonlar ligi, bu tur zayıf rakiplerden ibaret olmasa da, Ljublijana ekibi, havluyu resmen bu gece atmış oldu.

Gerisini, bundan sonraki rakip düşünsün diyelim.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları