Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi, diğer adıyla İstanbul Sözleşmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla bir gecede feshedildi.
Kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi amacıyla hazırlanan, Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılan sözleşme 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi.
Türkiye, söz konusu anlaşmayı imzaladıktan sonra, anlaşmadan çekilen ilk ülke oldu.
Bu konuda da ilkleri yaşatmak AKP iktidarına nasip oldu.
Adının İstanbul olduğu ancak Türkiye'nin içinde yer almadığı sözleşme ancak bizim ülkeye özgü bir durum olabilirdi zaten.
Neticede bu kararı öncelikle kadınlar, duyarlı vatandaşlar ve sivil toplum kuruluşları eleştirdiler.
Kadınlar sokaklarda haklı taleplerini haykırdılar.
Her gün onlarca kadının öldürüldüğü, şiddete uğradığı ülkemizde İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasını beklerken tam aksine feshedildiği haberiyle güne uyandık.
Karar tabi ki gerici tayfa tarafından olumlu karşılandı.
Spor kulüplerinden de konuyla ilgili tepki gelip gelmeyeceği merak ediliyordu.
Hangi takımdan mı ses geldi.
Tabi ki Türkiye'nin en büyük spor kulübü ve sivil toplum kuruluşu Fenerbahçe'den
Kulüpten yapılan açıklamada özetle şu ifadeler kullanıldı:
"Fenerbahçe Spor Kulübü olarak, sözleşmenin yürürlükten kaldırılmasının toplumsal sonuçlarından endişe duyduğumuzu vurgulamak istiyoruz. Kadına yönelik her türlü ayrımcılığı ve şiddeti önlemeye yönelik önemli bir adım olan İstanbul Sözleşmesi'ni tüm toplumumuzun ortak menfaati için gözetmemiz gerektiğine inanıyoruz ve bu doğrultuda fesih kararının yeniden gözden geçirilmesini talep ve rica ediyoruz."
Fenerbahçe'nin genlerinde var bu dik duruş.
Fenerbahçe tarihini bilmeyenler ancak bu duruşa karşı olurlar.
Fenerbahçe hiçbir zaman memleket sevdasından vazgeçmemiştir.
Fenerbahçe kulüp binalarından Anadolu'da başlayan milli mücadeleye silah, cephane ve insan kaçırmaya başlayan kulüptür.
Fenerbahçe, işgalci İngilizlerin profesyonel kadrolarını alt yapı oyuncularıyla yenerek Türk halkının güvenini, moralini yükseltmiştir.
Müzesindeki en değerli kupa General Harrington kupasıdır.
Bu kupa alındığında Lozan Görüşmeleri'nde olan İsmet İnönü, kulübe bir telgraf çeker ve şu ifadeleri kullanır: "Heyetimiz namına hepinizi meserretle tebrik eder, gözlerinizden öperim."
Fenerbahçe tüzüğünde kulübün amacı şöyle ifade edilmiştir:
"Büyük Önderimiz Atatürk'ün gösterdiği hedef ve ilkeler doğrultusunda, çağdaş yaşama uygun olarak, üyelerin ve sporcuların beden ve ruh sağlığını geliştirecek olanaklar hazırlamak, fizik ve moral eğitimleri ile ilgilenmek, Kulübün tesis vefaaliyetlerinden yararlandırmaktır."
Kulübün Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yolunda gittiği tüzüğünde mevcuttur.
Bunu da "Fenerbahçe siyasete karışmasın" diyen bazı kimselere hatırlatmış olayım.
1998'de "Sonsuza kadar laik Cumhuriyet" pankartı açan da Fenerbahçe'dir.
2002'de "Sandıkta görüşürüz Mesut Bey" pankartı açıp gerçekten de Mesut Yılmaz'ın sandığa gömülmesine ön ayak olan da Fenerbahçe'dir.
Mesut Yılmaz'lı ANAP 2002 seçimlerinde barajı geçemez ve daha da esamesi okunmaz hale gelir.
3 Temmuz 2011'de FETÖ'nün kumpasına uğrar.
Ancak buradan da başkanı ve taraftarının dik duruşuyla alnının akıyla çıkmayı başarır.
Bu kumpas sonucunda çok büyük yaralar alır.
En iyi futbolcularını göndermek zorunda kalır. Ekonomik ve psikolojik olarak çöker.
Şampiyonlar Ligi gelirlerinden de olur.
Bu durum en çok ezeli rakibi Galatasaray'a yarar.
Galatasaray, ezeli rakibi Fenerbahçe'yle olan farkı ancak böyle bir kumpastan sonra kapatır.
Fenerbahçe 3 Temmuz'un etkisini hala sürdürse de, ilkelerinden asla taviz vermez ve vermeyecektir de.
İşte o yüzden dedim ya İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine karşı bildiri yayımlayan tek kulübün Fenerbahçe olması kadar doğal bir şey yok.
En güçlü dönemlerinde FETÖ'ye baş kaldıran bu şanlı camianın gözünün ne kadar kara olduğunu dışarıdan olan hiç ama hiç anlayamaz.
