Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
M. Ferruh Özmutaf

M. Ferruh Özmutaf

Yazar

Eski bayramlar ve Bayram Gazetesi

Bizim çocukluğumuzda büyüklerimiz, "Ah!.. Ah!.. Nerede o eski bayramlar" der iç çekerlerdi. Şimdilerde biz de aynı noktaya geldik. Bir kere şimdilerde "Ramazan Bayramı" dediğimiz bayrama o zamanlar "Şeker Bayramı" derdik.

"Ramazan" denince çocuk aklımıza oruç gelirdi. Çocuk aklı işte... "Bolca şeker yiyelim" diye "Şeker Bayramı" der, dururduk. O zamanlar, şimdiki gibi yok rejimdi, yok kiloydu, yok obeziteydi... yanımızdan bile geçmezdi. Bir tek fazla şeker yemekten olsa gerek, çoğumuzun ön dişleri, çabuk çürür; biz de bu durumdan birbirimizle dalga geçerdik. Yaklaşık son 20 yılda, Şeker Bayramı'nın yerini Ramazan Bayramı aldı.

O zamanlar Şeker Bayramı çocuklar içindi. Büyüklere gidilir; el öpülür, harçlık, lokum, şeker, mendil alınırdı. Şimdilerde büyükleri ziyaret edip el öpmek, sadece lafta kaldı. Çünkü eskilerin bayramı; şimdi de ise bir çırpıda tatil oldu. Çocuklar için olan bayramlar, artık büyükler için tatil oldu. Arabalarına atlayan büyükler, büyük büyük kentleri son sürat terk edip, kafa dinleyecek bakin bir yer arar oldular. Bunun için de anayolda tren misali, sıkışık trafikte yol alabilmek için konvoylar oluşturdular.

Halbuki; bayram; tatile gitmek değil, ziyaret etmek demekti. Eş, dost, akraba, komşu ziyaretleri yapılır, hâl hatır sorulur, gerekirse gönül alınır, küçüklerin ziyaretleri beklenirdi.

Çocuklar aynı kıyafetlerle asla bayrama girmezdi. Anneler bayram öncesi, çocukların ellerinden tutar, Tramvaya biner, Bahçekapı'da inip, soluğu Kapalı Çarşı'da alırdı. Çünkü bayram; yeni üst-baş, yeni ayakkabı demekti... Çocuklara bayramlık alındıktan sonra Mısır Çarşısı'na geçilirdi. Buradan da baklava-börek için yufka, içlerine konmak için de peynir, ceviz alınırdı. Çocukların lokumu, badem şekeri, leblebisi de ihmal edilmezdi.

İmkânı olmayan ailelerin çocuklarına bayramlık almak için ise mahallenin zenginleri devreye girerdi. Bu bir türlü sosyal dayanışmaydı. Genellikle çocuklar, arife gecesi yatmadan önce bayramlıklarını baş uçlarına asarlar, sabah kalktıklarında da bunları giyip, sıkı bir kahvaltı yaparlardı. Ardından el öpme faslı başlardı. Önce ailenin büyüklerinin elleri öpülür, sonra da mahalledeki yaşlıların ellerini öpmeye gidilirdi.

Bu ziyaretlerde büyükler, çocukların ceplerini doldururdu. Yaşlıların kimi bozuk para, kimi lokum-şeker, kimi de mendil verirdi. Yeteri kadar ceplerinin dolduğunu anlayan çocuklar, soluğu bayram yerinde alırdı. Bayram yerinde tel üstünde yürüyen cambazlar, her türlü güldürüyü yapan hokkabazlar, ellerindeki topları kaybeden sihirbazlar... elle çevrilen salıncaklar, mahalleyi dolaştıran at arabaları...

Sonra gelsin baloncu, elma şekerci, macuncu, pamuk helvacı, kağıt helvacı, baloncu, turşucu, muhallebiciden alınan envayi çeşit tat... Sırada tabii ki; çatapat, kızkaçıran, mantar gibi cephaneler yer alır. Mahallede gürültüden en çok kim şikayetçiyse, onun kapısının önüne gidilip, bunlar patlatılırdı.

Çocuklar eğlene dursun, büyüklerin de yapacakları vardı. Tebrik kartları bayramdan günler önce atılırdı, bunun için postaneler dolar taşardı. Sevgililer ise, mektuplarını aracılarla elden gizlice gönderirlerdi. Mektup zarfları gönderilecek şahsa göre değişirdi. büyüklere gönderilecek mektup zarfı ciddi bir hava taşırdı. Askere gönderilecek ise, üzerinde kahramanlık sözleri ve görsellerle süslü olurdu. Sevgililere ve gençlere gönderilecek mektubun zarfları ise kalplerle, el ele tutuşmuş çiftlerle, kar veya deniz manzaralı resimlerle süslü olurdu.

Sabrı olan ise, saatlerce telefon sırası bekler, ancak 1-2 dakika karşındakinin sesini duyabilirdi. Şimdiki gibi samimiyetten uzak, baştan kara telefon mesajları yoktu.

Kolonyalar doldurtulurdu mahallenin kolonyacısından... Herkesin kendi kolonya şişesi olurdu, rengarenk çeşit çeşit... Gelen misafire önce kolonya sunulurdu. Ardından soğuk bir şerbetin yanında börek ve tatlı ikram edilirdi. Böylece yenilir içilir, en sonunda da 40 yıllık hatırı olan bol köpüklü Türk kahvesi ikram edilirdi. İsteyene kahvenin yanında likör ve badem şekeri sunulurdu.

Bayramda fırınlar kapalı olur ekmek çıkmazdı. Ekmeğin yanı sıra gazeteler bile çıkmazdı. Çünkü diğer günler tatil demeden harıl harıl çalışan gazeteciler iki dini bayramda çalışmazdı. Sadece tek bir gazete çıkardı. O da Bayram Gazetesi'ydi. O gazetede, farklı görüşler aynı sayfalarda birlik beraberlik içinde yazarlardı.

O günlerin özlemiyle hepinize iyi bayramlar!

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları